English    Türkçe    فارسی   

6
3038-3062

  • Fakat hepsini de gürzüyle öldürdü. Hepsi de onun atının ayakları altına baş aşağı düştüler.
  • Tanrı kudreti, ona öyle bir ordu vermiş ki tek başına bir ümmete saldırıyor.
  • Gözüm, o eri görünce sayı çokluğu gözümden düştü. 3040
  • Yıldızlar çoksa da güneş birdir ve bütün yıldızlar da onun önünde darmadağın olur, görünmezler.
  • Binlerce fare baş kaldırsa kedi, ne korkar, ne çekinir.
  • Nasıl olur da fareler, toplanıp kedinin karşına çıkarlar? Onlarda böyle bir yürek yoktur ki.
  • Topluluk, suret bakımından olursa beyhudedir. Kendine gel de Tanrı’dan mâna topluluğu iste.
  • Topluluk, bedenlerin çokluğundan meydana gelmez. Cismi de isim gibi yel üstünde durur bir şey bil! 3045
  • Farelerin yüreklerinde topluluk kudreti olsaydı kızarlar, gayrete gelirlerdi de birkaç tanesi bir araya gelir;
  • Fedai gibi aman vermeden kediye saldırırdı.
  • Bir tanesi gözünü ısırır, oyar, öbürü kulağını dişleyip yırtar,
  • Bir başkası yanını delerdi. Kedi bu topluluktan kurtulamazdı.
  • Fakat farede topluluk için yürek yoktur. Kedinin sesini duydu mu aklı başından gider. 3050
  • Hilebaz kedinin önünde kuruyup kalır. İsterse farenin sayısı yüz bin olsun ne çıkar?
  • Koyun sürüsü çok olmuş kasaba ne gam? Akıl çokluğu uykuyu def edebilir mi?
  • Mülkün sahibi Tanrı’dır. Topluluğu o verir, bu yüreği o ihsan ederde aslan, yaban sığırı sürüsüne atılır.
  • On çatallı boynuzları olan yüz binlerce yiğit geyik aslanın saldırışına karşı, âdeta yok olur.
  • Mülkün sahibi O’dur. Bir Yusuf’a güzellik saltanatını verir de onu ak buluttan yağan lâtif yağmura döndürür. 3055
  • Bir yüze bir yıldız parlaklığı ihsan ederde koca bir padişah bir kızın kölesi kesilir.
  • Bir başkasının yüzüne kendi nurunu verir, o adam, gece yarısı her iyiyi her kötüyü görür.
  • Yusuf’la Musa, Tanrı nuruna sahip oldular, yüzlerinde, gönüllerinde o nur parladı.
  • Musa’nın yüzü, öyle bir nur saçtı ki nihayet yüzüne bir nikap tutunmaya mecbur oldu.
  • Yüzünün nuru âdeta hücum eden yılanın gözünü zümrüt nasıl alırsa gözleri öyle almaktaydı. 3060
  • Musa, o kuvvetli nuru örtmek üzere Tanrı’dan nikap istedi.
  • Tanrı da o nikabı, yürü, var, kiliminden yap. Çünkü o, emniyet sahibi bir ârifin elbisesidir.