English    Türkçe    فارسی   

6
3068-3092

  • Kandil duracak yer ve bir sırça kandil, Kafdağı ile Tur’u paramparça eden nura mekân olur.
  • Onların bedenlerini kandil konacak yer, gönüllerini de sırça bil. Bu kandilin nuru, arşa da vurur, göklere de.
  • Arşın ve göklerin nuru, bu nura karşı şaşırıp kalır, kuşluk çağındaki yıldız gibi yok olur gider. 3070
  • Peygamberlerin sonuncusu, bunu hiçbir an zevali olmayan padişahlar padişahından nakletmiştir.
  • Tanrı demiştir ki: Ben göklere, boşluğa, yüce akıllarla nefislere sığmadım da,
  • Konuk gibi vardım, müminin gönlünde keyfiyetsiz, mahiyeti anlaşılmaz bir şekilde yurt tuttum, oraya konuk oldum.
  • Bu gönül vasıtası ile yücelerde bulunanlar da benden padişahlılar, baht ve devletler bulurlar, aşağıda bulunanlar da.
  • Böyle bir ayna olmadıkça güzelliğinden hiçbir şey görünmez, ne yeryüzünde, ne de zaman içinde nurum tecelli etmez. 3075
  • İki âleme de merhamet atını sürdüm de geniş bir ayna düzdüm.
  • Her an bu aynadan elli düğün halkı doyar. Aynayı işit fakat nasıldır? Sorma!
  • Hâsılı Musa’da bu elbiseden nikap yaptı, yüzünü örttü. Çünkü o yay gibi parlak nurun tesirini anlamıştı.
  • Elbisesinden başka bir şeyden nikap yapsaydı sağlam ve yüce bir dağ olsa, hatta dağdan da sağlam bulunsa yine paramparça olurdu.
  • Tanrı nuru demir duvarlardan bile geçtikten sonra artık nikap ona ne yapabilir? 3080
  • O nikap, hararetli bir ârifin coşkunluk zamanındaki hırkasına benziyordu âdeta.
  • Kav, önce yakılır, alıştırılır da ondan sonra ateş alır.
  • O doğru yolu gösteren nurun aşkıyla Safura, iki gözünü de yele verdi.
  • Önce bir gözünü kapatıp baktı, Musa’nın gözündeki nuru görünce o gözü uçtu, kör oldu.
  • Ondan sonra sabrı kalmadı, o gözünü de açıp baktı, öbür gözünü de o ayın uğruna harcadı. 3085
  • Savaş eri de önce yoksulara ekmek verir. Fakat ibadet nuru ona vurdu mu canını bağışlar.
  • Bir kadın Safura’ya, “O nergis gibi gözlerin elden gitti, acıklanıyor musun?” diye sordu.
  • Safura dedi ki: Yüz binlerce gözüm olsaydı da hepsini feda etseydim. Fakat ne fayda, yok ki! Buna acıklanıyorum.
  • Göz pencerem, ayın nuru ile yıkıldı ama ay, define gibi bu yıkık yeri yurt edindi.
  • Define, artık bu yıkık yurdu, ev mi, dam mı, düşünmeye vakit bırakır mı? 3090
  • Yusuf sokaktan geçerken yüzünün nuru her evin kafesinden içeri vururdu.
  • Evdekiler, Yusuf bir yere gidiyor yine derlerdi.