- Vergiyi Tanrı vergisi, ihsanı Tanrı ihsanı bil. Çünkü bu aksi, beş duygu âlemiyle altı cihet âlemine veren odur.
- داد داد حق شناس و بخششش ** عکس آن دادست اندر پنج و شش
- Aşağılık kimselerin ihsanı, kumdan artık bile olsa yine sen ölürsün, o vergiler senden arda kalır.
- گر بود داد خسان افزون ز ریگ ** تو بمیری وآن بماند مردریگ
- Akis, gözde ne kadar kalabilir ki? Ey eğri gören, aslı görmeyi kendine hüner yap.
- عکس آخر چند پاید در نظر ** اصل بینی پیشه کن ای کژنگر
- Tanrı, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber uzun bir ömür bağışlar.
- حق چو بخشش کرد بر اهل نیاز ** با عطا بخشیدشان عمر دراز
- Nimeti de ebedîdir onun, nimet ettiği de ebedîlik verir. O, ölüleri bile diriltir, ona baş vurun! 3165
- خالدین شد نعمت و منعم علیه ** محیی الموتاست فاجتازوا الیه
- Tanrı, lûtfetti mi o lûtuf, can gibi sana karışır, seninle bir olur. Âdeta sen o olursun, o, sen olur.
- داد حق با تو در آمیزد چو جان ** آنچنان که آن تو باشی و تو آن
- Sende ekmek ve suya iştah yoksa bu ikisi de olmaksızın sana tertemiz bir rızk verir yine.
- گر نماند اشتهای نان و آب ** بدهدت بی این دو قوت مستطاب
- Semizliğin gittiyse Tanrı, gayb âleminden lûtfeder, sana zayıflıkta bir gizli semizlik, şişmanlık verir.
- فربهی گر رفت حق در لاغری ** فربهی پنهانت بخشد آن سری
- O peri ve cine kokuyu gıda etmiş, meleklere can gıdası vermiştir.
- چون پری را قوت از بو میدهد ** هر ملک را قوت جان او میدهد
- Can nedir ki ona dayanıyorsun? Tanrı kendi aşkı ile seni diriltir. 3170
- جان چه باشد که تو سازی زو سند ** حق به عشق خویش زندهت میکند
- Ondan aşk diriliği iste, can isteme. O rızkı iste, ekmek dileme.
- زو حیات عشق خواه و جان مخواه ** تو ازو آن رزق خواه و نان مخواه
- Halkı su gibi arı duru bil. O suya akseden, ululuk ıssı Tanrı’nın sıfatlarıdır.
- خلق را چون آب دان صاف و زلال ** اندر آن تابان صفات ذوالجلال
- Onların bilgileri, adaletleri, lûtufları akar suya aksetmiş yıldıza benzer.
- علمشان و عدلشان و لطفشان ** چون ستارهی چرخ در آب روان
- Padişahlar, Tanrı saltanatına mazhardır; bilgi sahipleri, Tanrı bilgisinin aynasıdır.
- پادشاهان مظهر شاهی حق ** فاضلان مرآت آگاهی حق
- Zamanlar geçti gitti. Bu yeni bir zaman. Ay, o ay ama su, o su değil. 3175
- قرنها بگذشت و این قرن نویست ** ماه آن ماهست آب آن آب نیست
- Adalet, o adalet. Bilgi de, o bilgi. Fakat o zamanlarda gelip geçen ümmetler, geldiler geçtiler.
- عدل آن عدلست و فضل آن فضل هم ** لیک مستبدل شد آن قرن و امم
- Ey akıllı er, zamanlar, zamanların üstüne geldi; hepsi be birer birer bir teviye gelip geçti. Fakat şu mânalar, daimi ve hep o.
- قرنها بر قرنها رفت ای همام ** وین معانی بر قرار و بر دوام
- O arktaki su kaç kere değişti. Fakat ayın aksiyle yıldızların aksi hep var.
- آن مبدل شد درین جو چند بار ** عکس ماه و عکس اختر بر قرار
- Çünkü yapısı, su üstüne kurulmamış, gökyüzü sahasında onlar.
- پس بنااش نیست بر آب روان ** بلک بر اقطار عرض آسمان
- Bu sıfatlar, bil ki mâna yıldızları gibi mâna göklerindedir. 3180
- این صفتها چون نجوم معنویست ** دانک بر چرخ معانی مستویست
- Güzeller, onun güzelliğinin aynası. Onlardaki aşk, onun istemesinin aksi.
- خوبرویان آینهی خوبی او ** عشق ایشان عکس مطلوبی او
- Bu göz kaş, bu boy pos, daima aslına gider durur. Suya akseden hayal, kalır mı hiç?
- هم به اصل خود رود این خد و خال ** دایما در آب کی ماند خیال
- Bütün tasvirler, ırmak suyundaki akislerdir. Gökyüzünü ovdun mu görürsün ki hepsi de o.
- جمله تصویرات عکس آب جوست ** چون بمالی چشم خود خود جمله اوست
- Derken o garibin aklı dedi ki: Şu şaşılığı bırak. Sirke pekmezdir, pekmez de sirke.
- باز عقلش گفت بگذار این حول ** خل دوشابست و دوشابست خل
- O muhtesibi, noksanın yüzünden ayrı bildin. Gayretli padişahlardan utan a şaşı! 3185
- خواجه را چون غیر گفتی از قصور ** شرمدار ای احول از شاه غیور