- Hiç yoktan tam dokuz bin altın borç ettim. Neredesin sen ki lûtfunla bu tortu saf bir hale gelsin.
- وام کردم نه هزار از زر گزاف ** تو کجایی تا شود این درد صاف
- Neredesin ki yeşillik gibi gülesin de onu da al. Onun on mislini de al diyesin. 3300
- تو کجایی تا که خندان چون چمن ** گویی بستان آن و ده چندان ز من
- Neredesin ki beni güldüresin, efendiler gibi lütufta bulunasın, ihsan edesin.
- تو کجایی تا مرا خندان کنی ** لطف و احسان چون خداوندان کنی
- Neredesin ki beni hazinene götüresin da borçtan da emin edesin, yoksulluktan da.
- تو کجایی تا بری در مخزنم ** تا کنی از وام و فاقه آمنم
- Ben yeter dedikçe, sen ihsanını fazlalaştırasın da bunu da hatırım için al diyesin.
- من همیگویم بس و تو مفضلم ** گفته کین هم گیر از بهر دلم
- Bir alem nasıl olurda toprak altına sığar? Bir gökyüzü nasıl olur da yere girer?
- چون همیگنجد جهانی زیر طین ** چون بگنجد آسمانی در زمین
- Haşa Tanrı hakkı için sen, diriyken de bu alemden dışarıda değilsin, şimdi de. 3305
- حاش لله تو برونی زین جهان ** هم به وقت زندگی هم این زمان
- Gayb havasında bir kuş uçar ama gölgesi yere vurur.
- در هوای غیب مرغی میپرد ** سایهی او بر زمینی میزند
- Beden, gönlün gölgesinin,gölgesinin gölgesidir. Nereden beden gönül mertebesine erişecek?
- جسم سایهی سایهی سایهی دلست ** جسم کی اندر خور پایهی دلست
- Adam uyur, ruhu, güneş gibi gökyüzünde parlar. Bedense yorgan altındadır.
- مرد خفته روح او چون آفتاب ** در فلک تابان و تن در جامه خواب
- Can, boşluklarda astar gibi gizlidir, bedense yorganın altında döner durur.
- جان نهان اندر خلا همچون سجاف ** تن تقلب میکند زیر لحاف
- Ruh, “Rabbimin emrindedir” gizlidir. Onun için nasıl bir örnek versem anlatmaya imkan yoktur. 3310
- روح چون من امر ربی مختفیست ** هر مثالی که بگویم منتفیست
- Acaba o şekerler saçan dudak nerede? O güzel cevapların, o sırların hani?
- ای عجب کو لعل شکربار تو ** وان جوابات خوش و اسرار تو
- O şeker çiğneyen akik dudaklar, o müşküllerimizdeki kilitlerin anahtarı ne oldu?
- ای عجب کو آن عقیق قندخا ** آن کلید قفل مشکلهای ما
- Nerede o zülfikar gibi sözler, nerede o akılları kararsız bir hale getiren laflar?
- ای عجب کو آن دم چون ذوالفقار ** آنک کردی عقلها را بیقرار
- Yuvasını arayan kumru gibi niceye bir “ Kü- Kü nerede, nerede” deyip duracaksın?
- چند همچون فاخته کاشانهجو ** کو و کو و کو و کو و کو و کو
- Nerede? Rahmet sıfatlarının bulunduğu yerde Kudretten arılıktan akıldan ve anlayıştan ibaret olan alemde? 3315
- کو همانجا که صفات رحمتست ** قدرتست و نزهتست و فطنتست
- Nerede olacak? Aslanın daima ormanda oluşu gibi o da gönlüyle düşüncesinin daima bulunduğu alemde.
- کو همانجا که دل و اندیشهاش ** دایم آنجا بد چو شیر و بیشهاش
- Nerede olacak Kadının erkeğin dert ve mihnet zamanı ümit bağladığı cihanda.
- کو همانجا که امید مرد و زن ** میرود در وقت اندوه و حزن
- Nerede olacak? İnsan hastalanınca sıhhat ümidiyle göz diktiği yerde.
- کو همانجا که به وقت علتی ** چشم پرد بر امید صحتی
- Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
- آن طرف که بهر دفع زشتیی ** باد جویی بهر کشت و کشتیی
- Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde. 3320
- آن طرف که دل اشارت میکند ** چون زبان یا هو عبارت میکند
- Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
- او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
- Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
- عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
- O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
- جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد