Padişahın huzurunda durdu. Ağzını yumdu, fakat içinden kulların Tanrısına gizlice yalvarıyordu.
لب ببست و پیش سلطان ایستاد ** راز گویان با خدا رب العباد
Ayakta duruyor fakat sultanının içinden geçirdiği şeyleri duyuyordu. Gönlünden şunları düşünmekte Tanrıya şöyle niyaz etmekteydi:3385
ایستاده راز سلطان میشنید ** واندرون اندیشهاش این میتنید
Yarabbi, o genç, eğri yola gittiyse affet. Senden başkasına sığınmak doğru değil.
کای خداگر آن جوان کژ رفت راه ** که نشاید ساختن جز تو پناه
Fakat sen onun yaptığını bakma, sana layık olanı yap. O tutsak olan kullardan halas olmasını beklemede, fakat sen halas et onu.
تو از آن خود بکن از وی مگیر ** گرچه او خواهد خلاص از هر اسیر
Çünkü bu halkın hepsi de muhtaçtır yoksulundan tut da padişahına kadar hepsi.
زانک محتاجند این خلقان همه ** از گدایی گیر تا سلطان همه
Yüceliklere sahip dururken bir mumdan, bir mum yalımından yol bulmayı ummak..
با حضور آفتاب با کمال ** رهنمایی جستن از شمع و ذبال
Güzelim parlak güneş meydandayken mumla kandilden ayrılmak istemek!3390
با حضور آفتاب خوشمساغ ** روشنایی جستن از شمع و چراغ
Fakat şüphe yok ki bizim şanımız, edebi terk etme, nimete karşı küfranda bulunma, heva ve hevesinize uymadır.
بیگمان ترک ادب باشد ز ما ** کفر نعمت باشد و فعل هوا
Akıllıların çoğu düşünceye daldığı zaman yarasa gibi karanlığı sever.
لیک اغلب هوشها در افتکار ** همچو خفاشند ظلمت دوستدار
Geceleyin yarasa, bir kurtcağız yese, o kurtu bile can güneşi beslemiş, yetiştirmiştir.
در شب ار خفاش کرمی میخورد ** کرم را خورشید جان میپرورد
Yarasa geceleyin o kurtu yiyip sarhoş olduysa, kurt, yine güneş yüzünden canlanmıştır.
در شب ار خفاش از کرمیست مست ** کرم از خورشید جنبنده شدست
Işığı, aydınlığı meydana getiren güneş, düşmanını bile doyurmadadır.3395
آفتابی که ضیا زو میزهد ** دشمن خود را نواله میدهد
Fakat yarasa olmayan iri doğan kuşunun açık gözü doğru yolu görür, aydındır.
لیک شهبازی که او خفاش نیست ** چشم بازش راستبین و روشنیست
O da yarasa gibi geceleyin gelişmek istese o vakit güneş, edebe sokmak için kulağını çeker.
گر به شب جوید چو خفاش او نمو ** در ادب خورشید مالد گوش او
Der ki. Tutalım o inatçı yarasanın bir illeti var, ya sana ne oldu?
گویدش گیرم که آن خفاش لد ** علتی دارد ترا باری چه شد
Sana bir dert vereyim, seni bir zahmete sokayım da bir daha güneşten çekinmeyesin!
مالشت بدهم به زجر از اکتیاب ** تا نتابی سر دگر از آفتاب
Yusuf-u Sıddıyk’ın Tanrı rahmet etsin, Tanrı’dan başkasından yardım istemesi ve “Beni efendine söyle” demesi yüzünden zindanda beş küsur yıl kalması ve bu sözünün cezasını çekmesi
ماخذهی یوسف صدیق صلواتالله علیه به حبس بضع سنین به سبب یاری خواستن از غیر حق و گفتن اذکرنی عند ربک مع تقریره
Yusuf da, zindanda bulunan birisine yalvardı, yakardı.3400
آنچنان که یوسف از زندانیی ** با نیازی خاضعی سعدانیی
Ondan yardım diledi, dedi ki: Buradan çıkınca ve Padişahın tapısında işin düzelince,
خواست یاری گفت چون بیرون روی ** پیش شه گردد امورت مستوی
O azizin huzurunda beni an, halimi söyle de beni bu hapisten kurtarsın.
یاد من کن پیش تخت آن عزیز ** تا مرا هم وا خرد زین حبس نیز
Hiç sıkıntı içinde bulunan bir mahpus nasıl olur da başka bir mahpusu kurtarabilir?
کی دهد زندانیی در اقتناص ** مرد زندانی دیگر را خلاص
Dünyadakilerin hepsi de mahpustur. Zindandadır. Şu fani dünyada ölümü bekleyip dururlar.
اهل دنیا جملگان زندانیند ** انتظار مرگ دار فانیند
Pek nadirdir öyle bir adam ki bedeni zindanda ruhu yedinci kat gökte olsun.3405
جز مگر نادر یکی فردانیی ** تن بزندان جان او کیوانیی
Hasılı Yusuf da o adamı kendine yardımcı gördüğünden zindanda beş küsur yıl kaldı.
پس جزای آنک دید او را معین ** ماند یوسف حبس در بضع سنین
Şeytan, o adamın aklından Yusuf’u çıkardı, gönlünden Yusuf’un sözünü kaybetti.
یاد یوسف دیو از عقلش سترد ** وز دلش دیو آن سخن از یاد برد
O güzel huyludan böyle bir suç meydana geldiği için adalet sahibi Tanrı, onu yıllarca zindanda bıraktı.
زین گنه کامد از آن نیکوخصال ** ماند در زندان ز داور چند سال