Ey büyük adam dedi. Güzel bir at değil mi? Sanki yeryüzünden değil de cennetten gelmiş!
کای اچی بس خوب اسپی نیست این ** از بهشتست این مگر نه از زمین
İmadülmülk dedi ki: Padişahım, gönlünün akışı sana şeytanı melek gibi göstermede.
پس عماد الملک گفتش ای خدیو ** چون فرشته گردد از میل تو دیو
İyice dikkat edersen görürsün: Pek güzel, pek dilber bu at ama,
در نظر آنچ آوری گردید نیک ** بس گش و رعناست این مرکب ولیک
Bedenine göre başı kusurlu. Başı adeta öküz başına benziyor.
هست ناقص آن سر اندر پیکرش ** چون سر گاوست گویی آن سرش
Bu söz, Harzemşah’ın gönlüne tesir etti. At gözünden düştü.3460
در دل خوارمشه این دم کار کرد ** اسپ را در منظر شه خوار کرد
Bir alım satımda garaz, vasıta olur, satılan şeyi o överse bir Yusuf’u, üç arşın beze alırsın.
چون غرض دلاله گشت و واصفی ** از سه گز کرباس یابی یوسفی
Can verme çağında da şeytan, vasıtalık eder, senden iman incisi alır.
چونک هنگام فراق جان شود ** دیو دلال در ایمان شود
Ahmak derhal o sıkışık zamanda bir ibrik suya imanını satıverir.
پس فروشد ابله ایمان را شتاب ** اندر آن تنگی به یک ابریق آب
Halbuki o su ibriği değildir, bir hayalden ibarettir. O vasıtalık eden ibrik, ancak bir hile peşindedir. Bir kötülük yapmak ister.
وان خیالی باشد و ابریق نی ** قصد آن دلال جز تخریق نی
Şimdi sağlam ve semizken bile doğru şeyi bir hayal için verip duruyorsun.3465
این زمان که تو صحیح و فربهی ** صدق را بهر خیالی میدهی
Çocuk gibi her an madendeki inciyi satıp yerine ceviz almaktasın.
میفروشی هر زمانی در کان ** همچو طفلی میستانی گردگان
Ecel gününün o hastalığında böyle bir şeyi yaparsan şaşılmaz artık.
پس در آن رنجوری روز اجل ** نیست نادر گر بود اینت عمل
Hayalinde bir surettir coşmuştur. Fakat sınama zamanında ceviz gibi çürümüş bir şey.
در خیالت صورتی جوشیدهای ** همچو جوزی وقت دق پوسیدهای
O hayal ilk zuhur ettiği zaman dolunay gibidir. Ama sonunda yeni aya döner.
هست از آغاز چون بدر آن خیال ** لیک آخر میشود همچون هلال
Önce bakınca onu sonra ne hale gelecekse öyle görürsen, aldanmaz, ondan kurtulursun.3470
گر تو اول بنگری چون آخرش ** فارغ آیی از فریب فاترش
Ey emin kişi! Dünya çürük bir cevizdir. Onu pek sınama, uzaktan bak.
جوز پوسیدهست دنیا ای امین ** امتحانش کم کن از دورش ببین
Padişah, o atı hal gözüyle gördü, İmadülmülk meal gözüyle.
شاه دید آن اسپ را با چشم حال ** وآن عمادالملک با چشم مل
Padişahın gözü titredi, ancak iki arşınlık yolu gördü. O sonu gören erse elli arşınlık yolu gördü.
چشم شه دو گز همی دید از لغز ** چشم آن پایاننگر پنجاه گز
Tanrının insanın gözüne çektiği o sürme, ne sürmedir ki can, yüzlerce perdenin ardındaki yolu görür.
آن چه سرمهست آنک یزدان میکشد ** کز پس صد پرده بیند جان رشد
Kainatın ulusunun gözü, sonu görmeyle eş olmuştu. O yüzden cihanı leş gördü.3475
چشم مهتر چون به آخر بود جفت ** پس بدان دیده جهان را جیفه گفت
Padişah, bir kerecik bu zemmi duymakla iktifa etti; gönlü attan soğudu gitti.
زین یکی ذمش که بشنود او وحسپ ** پس فسرد اندر دل شه مهر اسپ
Kendi gözünü bıraktı, onun gözünü kabul etti.
چشم خود بگذاشت و چشم او گزید ** هوش خود بگذاشت و قول او شنید
Kendi aklını bıraktı, onun sözünü duydu.
این بهانه بود و آن دیان فرد ** از نیاز آن در دل شه سرد کرد
Bu bir bahaneydi. O tek Tanrı, at sahibinin yalvarması yüzünden Padişahı attan soğuttu. Atın güzelliğini örttü ona göstermedi. O söz de arada kapı gıcırtısı gibiydi.
در ببست از حسن او پیش بصر ** آن سخن بد در میان چون بانگ در
O sözü padişahın gözüne bir perde yaptı. Ay, o perdenin ardından kara göründü.3480
پرده کرد آن نکته را بر چشم شه ** که از آن پرده نماید مه سیه