English    Türkçe    فارسی   

6
3515-3539

  • O eşsiz İmadülmülk ’ü de yaptığı o hileye sevk eden, yine saltanat sahibi Tanrı’ydı. 3515
  • Tanrı hilesi, bu hilelerin kaynağıdır. “ Kâlb, ulu Tanrı’nın iki parmağı arasındadır.”
  • Gönlüne hile ve kıyası veren Tanrı, hırkanı ateşe vermeyi de bilir.
  • Kethüda ile borçlu garip hikâyesi. Onların, muhtesibin mezarından dönmeleri ve Kethüdanın, o zatı rüyasında görmesi
  • Bu güzel hikâyenin de bir türlü sonu gelmiyor. Garip, o zatın mezarından dönünce
  • Kethüda, onu kendi evine götürdü. O yüz altını, ondan mühürlü bir kâğıt alıp kendisine teslim etti.
  • Yemek çıkardı,hikâyeler söyledi. Adamcağızın gönlünde yüzlerce ümit gülü açıldı. 3520
  • Kolaylığın, güçlükten sonra geldiğini görmüştü. Garibe buna ait hikâyeler anlattı.
  • Vakit gece yarısını bile geçti. Hikaâye söylerler, konuşup dururlarken uyku, onları aldı, ta can otlağına kadar götürdü.
  • Kethüda rüyasında o kutlu muhtesibi gördü. Odanın baş köşesine geçmiş oturuyordu.
  • Ona dedi ki: “ Ey iyi ve şirin Kethüda, neler söylediysen hepsini bir, bir işittim, duydum.
  • Fakat cevap vermeme izin yoktu. İzinsiz ağız açamam ki. 3525
  • Biz, işlerin gidişatını öğrenmiş olduğumuzdan ağızlarımızı mühürlediler.
  • Gayp sırları faş olmasın. Şu hayat, şu geçim yıkılmasın diye bizi söyletmiyorlar.
  • Gaflet perdesi tamamıyla yırtılmasın, mihnet tenceresi yarı ham kalmasın diye susturdular bizi.
  • Kulağımız kalmadı ama baştan ayağa kulağız. Ağzımız söylemiyor, dudağımız yok ama baştanbaşa sözüz.
  • Ne verdiysek burada bulduk şimdi. Bu âlem perdedir, o âlemse asıl hakikî âlem. 3530
  • Ekim günü, ektiğini gizleme günüdür; tohumu toprağa saçma günüdür.
  • Devşirme vaktiyse ektiğinin zuhur ettiği gündür. O gün mükâfat günü, ettiğini bulma günüdür.
  • Muhtesibin, rüyada Kethüdaya, adamın borçlarını ödeme yolunu göstermesi, definesinin yerini bildirip mirasçılarına da “ Şöyle bir adam gelecek, ne alırsa çoğumsamayın, geri almayın. Hattâ kabul etmez, yahut bir kısmını almak istemezse bile siz o defineden bir şey almayın. Dilediğini, dilediği kadar alsın. Çünkü ben o defineden benim ve akrabamın bir habbe dahi almayacağına dair Tanrıya nezirlerde bulundum.” dediğini haber vermesi
  • Şimdi benden, o yeni konuğa edeceğin ihsanları duy. Onun gelip çatacağını görüp duruyordun.
  • Onun borcundan haberim vardı. Onun için iki üç mücevher hazırlamıştım.
  • Onların değeri, borcuna yeter de artar bile. Konuğum, dertlenmesin diye bu işe girişmiştim. 3535
  • Onun dokuz bin altın borcu var. Ona de ki: Borcunu bunların bir kısmıyla öde.
  • Bir hayli para artar, onları harca, beni de duadan unutma.
  • Onu kendi elimle vermeyi isterdim. Filân deftere de bunu yazmışımdır.
  • Fakat ecel mühlet vermedi ki ona Aden incilerini gizlice vereyim.