English    Türkçe    فارسی   

6
3888-3912

  • Her üçü, aynı düşüncedeydi aynı sevdaya düşmüştü. Her üçü aynı derde uğramış aynı hastalığa tutulmuştu.
  • Sükut içindeydiler. Fakat üçü de aynı tehlikeye düşmüştü. Sözde de her birinin delili birdi.
  • Bir müddet hepsi gözyaşı döktüler, musibet sofrasının başında kanlar saçtılar. 3890
  • Bir zaman, her üçü de gönül ateşiyle yandılar, buhurdan gibi sıcak soluklar aldılar.
  • Büyük kardeşin ahvali
  • Büyük kardeşleri dedi ki: Ey hayırlı kardeşler, biz başkasına er gibi öğütler vermez miydik?
  • Adamlarımızdan biri, bize dertten, yoksulluktan, korkudan, yer deprenmesinden şikayet edince, X
  • Sıkıntıdan az ağla sızla. Sabret, sabır ferahlığın anahtarı derdik ya!
  • Şimdi bu sabır anahtarı ne oldu? O türe bozuldu mu şaşılacak şey! 3895
  • Savaş zamanında ateş içinde bile altın gibi bir hoşça gül diyen biz değil miydik?
  • Savaşın o dar zamanında asker benziniz saramasın demez miydik?
  • Atların adam kellerinden başka basacak bir yer bulamadığı zamanlarda
  • Ordumuzu hay haylar la mızrak gibi kahredici bir halde saldırın diye teşvik etmez miydik?
  • Bütün aleme sabredin der; sabır gönlün ve göğsün ışığıdır diye öğüt verirdik ya. 3900
  • Şimdi nöbet bizde. Neden sersem oluyor, çirkin karılar gibi neden çarşafa bürünüyoruz?
  • Ey gönül! Herkesi hararetlendirdin ya; hadi bakalım, şimdi sen hararetlen, kendiliğinden utan!
  • Ey dil! Herkese öğüt verirdin ya; işte şimdi sana nöbet geldi, neden sustun?
  • Ey akıl! Nerde o şekerler çiğneyen öğütün? Senin çağın şimdi. O hay ,hayın ne oldu?
  • Ey gönülden yüzlerce teşvişi gideren! Şimdi senin nöbetin, hadi, oynat sakalını! 3905
  • Kahpelik eder de şimdi sakalını oynatmazsan bundan önce de sakalına gülmüş olursun.
  • Başkalarına öğüt verme vaktinde hay hay, iş başa düşünce karılar gibi vay, vay ha!
  • Başkalarının derdine dermen oluyordun ya; şimdi dert, sana konuk oldu, fakat susuverdin.
  • Askere bağırır, çağırır, orduyu teşvik ederdin hani. Neden sesin kısıldı, nutkun tutuldu? Kendine de bağırsana.
  • Aklınla elli yıldır ördüğün kumaştan bir zıbın yap da giyin bakalım! 3910
  • Dostların kulakları, sesinden hoşlanıyordu. Elini çıkar da şimdi kulağını çek!
  • Daima baştın, kendini kuyruk yap da ayağını, elini, sakalını, bıyığını az kaybet.