- Fakat işi tamamıyla kesen ayrılık değildir bu. Bu iş, bu makam her türlü ayrılıktan emindir.
- نه فراق قطع بهر مصلحت ** که آمنست از هر فراق آن منقبت
- Ruha mensup olan o kalıbın baki kalması için güneş, bir an kendisini kardan çeker.
- بهر استبقاء آن روحی جسد ** آفتاب از برف یکدم درکشد
- Sen onlardan kendi canın için bir düzenlik ara; onların sözlerinden ıstılah çalmaya kalkışma. 4020
- بهر جان خویش جو زیشان صلاح ** هین مدزد از حرف ایشان اصطلاح
- Zeliha’ da çöreotundan öd ağacına kadar her şeyin adını Yusuf takmıştı.
- آن زلیخا از سپندان تا به عود ** نام جمله چیز یوسف کرده بود
- Onun adını gizli bir surette yazmış, mahremlerine o sırrı bildirmişti.
- نام او در نامها مکتوم کرد ** محرمان را سر آن معلوم کرد
- Mum, ateşten yumuşadı dese bu söz, o sevgili bize alıştı, sevdalandı demekti.
- چون بگفتی موم ز آتش نرم شد ** این بدی کان یار با ما گرم شد
- Ay doğdu, bakın dese, yahut söğüt ağacı yeşerdi diye bir söz söylese...
- ور بگفتی مه برآمد بنگرید ** ور بگفتی سبز شد آن شاخ بید
- Yapraklar ne güzel oynamakta; çöreotu ne hoş yanıyor… 4025
- ور بگفتی برگها خوش میطپند ** ور بگفتی خوش همیسوزد سپند
- Gül, bülbülle sırrını söyledi; padişah, sevgilisine sır söyledi…
- ور بگفتی گل به بلبل راز گفت ** ور بگفتی شه سر شهناز گفت
- Bahtımız ne de kutlu; yaygıları döşeyin…
- ور بگفتی چه همایونست بخت ** ور بگفتی که بر افشانید رخت
- Saka su getirdi; güneş doğdu…
- ور بگفتی که سقا آورد آب ** ور بگفتی که بر آمد آفتاب
- Dün gece bir tencere kaynattılar; içindekiler güzelce pişti, helmelendi…
- ور بگفتی دوش دیگی پختهاند ** یا حوایج از پزش یک لختهاند
- Ekmekler tuzsuz; felek, aksine dönmede… 4030
- ور بگفتی هست نانها بینمک ** ور بگفتی عکس میگردد فلک
- Başım ağrıyor; başımın ağrısı geçti gibi bir şey söylese hep başka şey kastederdi.
- ور بگفتی که به درد آمد سرم ** ور بگفتی درد سر شد خوشترم
- Birini övse onu över, birinden şikayetlense onun ayrılığını anlatmış olurdu.
- گر ستودی اعتناق او بدی ** ور نکوهیدی فراق او بدی
- Yüz binlerce ad söylese maksadı, dileği hep Yusuf’tu.
- صد هزاران نام گر بر هم زدی ** قصد او و خواه او یوسف بدی
- Acıkırsa onun adını söylerdi. Tok olursa onunla duyar, onun kadehinden sarhoş olurdu.
- گرسنه بودی چو گفتی نام او ** میشدی او سیر و مست جام او
- Susuzluğu onun adıyla geçerdi. Batıni şerbeti onun adıydı. 4035
- تشنگیش از نام او ساکن شدی ** نام یوسف شربت باطن شدی
- Derdi oldu mu onun yüce adıyla derhal derdi yatışırdı.
- ور بدی دردیش زان نام بلند ** درد او در حال گشتی سودمند
- Hatta kış vakti sevgilisinin adı ona kürk kesilirdi. Sevda aleminde sevgilisinin adı bu işi işler işte.
- وقت سرما بودی او را پوستین ** این کند در عشق نام دوست این
- Aşağılık kişiler de her an o temiz adı anar ama bu tesir görülmez; çünkü onlarda aşk yoktur.
- عام میخوانند هر دم نام پاک ** این عمل نکند چو نبود عشقناک
- İsa, onun adıyla mucizeler yaptı. Ne mucize gördüyse onun adıyla gösterdi.
- آنچ عیسی کرده بود از نام هو ** میشدی پیدا ورا از نام او
- Bir can, Hakk’a ulaştı mı onun zikri, bunun zikridir; bunun zikri onun zikri. 4040
- چونک با حق متصل گردید جان ** ذکر آن اینست و ذکر اینست آن
- Böyle can kendinden boşalır, sevgilisinin aşkıyla dolar. Testide ne varsa dışına o sızar.
- خالی از خود بود و پر از عشق دوست ** پس ز کوزه آن تلابد که دروست
- Gülme, vuslat safranının kokusunu verir, ağlama, uzaklık soğanının kokusunu.
- خنده بوی زعفران وصل داد ** گریه بوهای پیاز آن بعاد