- Fakat bu söz söylenince duyan der ki: Bu ululuğu nasıl bırakayım, kör gibi sana uyup nasıl gideyim?
- گوید او چون ترک گیرم گیر و دار ** چون روم من در طفیلت کوروار
- Körün kılavuzla gitmesi elbette daha iyidir. Çünkü bundan insana bir ayıp gelirse, öbüründen yüz ayıp gelir.
- کور با رهبر به از تنها یقین ** زان یکی ننگست و صد ننگست ازین
- Pireden adeta akrebe kaçmada, bir ıslaklıktan kaçıp denize dalmadasın sen.
- میگریزی از پشه در کزدمی ** میگریزی در یمی تو از نمی
- Babanın cefalarından kaçıp oğlancıların, kötülüklerin, pisliklerin arasına kaçıyorsun. 4110
- میگریزی از جفاهای پدر ** در میان لوطیان و شور و شر
- Yusuf gibi bir iç sıkıntısı yüzünden gezelim, oynayalım deyip gidiyor, bir kuyuya düşüyorsun.
- میگریزی همچو یوسف ز اندهی ** تا ز نرتع نلعب افتی در چهی
- Bu gezinti yüzünden onun gibi kuyuya düşüyorsun ama nerede onun gibi sana da yar olacak Tanrı inayeti?
- در چه افتی زین تفرج همچو او ** مر ترا لیک آن عنایت یار کو
- Yusuf, o gezintiye babasından izin almadan gitseydi mahşere kadar kuyudan çıkamazdı.
- گر نبودی آن به دستوری پدر ** برنیاوردی ز چه تا حشر سر
- Babası, gönlü olsun diye ona izin verdi. Dedi ki: Mademki gönlün gezmeye akmada. Hadi hayra karşı.
- آن پدر بهر دل او اذن داد ** گفت چون اینست میلت خیر باد
- Hangi kör olursa olsun bir Mesih’ten baş çekerse o çıfıtçasına doğru yoldan kalır. 4115
- هر ضریری کز مسیحی سر کشد ** او جهودانه بماند از رشد
- Görse de gözünün ışıklanması mümkündür. Fakat bu çekinmesi yüzünden büsbütün körleşip kaldı.
- قابل ضو بود اگر چه کور بود ** شد ازین اعراض او کور و کبود
- İsa ona, gel der, bana sarıl. Ey kör, o yüce sürme bendedir.
- گویدش عیسی بزن در من دو دست ** ای عمی کحل عزیزی با منست
- Körsen bile benim mucizemle aydınlığa ulaşır, can Yusuf’unun gömleğine nail olursun.
- از من ار کوری بیابی روشنی ** بر قمیص یوسف جان بر زنی
- Sana o sınıklıktan sonra gelen ululukta devlet vardır. O devlet sana yol gösterir.
- کار و باری کت رسد بعد شکست ** اندر آن اقبال و منهاج رهست
- Eli ayağı olmayan devleti terk et a kart eşek, terk et! 4120
- کار و باری که ندارد پا و سر ** ترک کن هی پیر خر ای پیر خر
- Pirden başka üstat ve başbuğ olmasın. Fakat yaş bakımından pir değil, doğru yol piri.
- غیر پیر استاد و سرلشکر مباد ** پیر گردون نی ولی پیر رشاد
- Karanlığa tapan, pirin emri altına girdi mi aydınlığı görür.
- در زمان چون پیر را شد زیردست ** روشنایی دید آن ظلمتپرست
- Şart, teslim olmaktan ibarettir, uzun işe girişmek değil. Sapıklıkta koşup yelmenin faydası yoktur.
- شرط تسلیم است نه کار دراز ** سود نبود در ضلالت ترکتاز
- Ben bundan böyle esir yolunu aramam. Pir ararım, pir ararım, pir!
- من نجویم زین سپس راه اثیر ** پیر جویم پیر جویم پیر پیر
- Göklerin merdiveni pirdir. Ok, nereden fırlar, havalanır? Yaydan. 4125
- پیر باشد نردبان آسمان ** تیر پران از که گردد از کمان
- O ağır gövdeli Nemrut, İbrahim’in yüzünden gerkes kuşiyle beraber göklere sefer etmedi mi?
- نه ز ابراهیم نمرود گران ** کرد با کرکس سفر بر آسمان
- Bir hayli yücelere çıktı ama herkes bu gökten yukarıya çıkamaz ki.
- از هوا شد سوی بالا او بسی ** لیک بر گردون نپرد کرکسی
- İbrahim ona dedi ki: Ey yolcu er, adamın ben olursam, bana uyarsan, bu sana daha iyidir.
- گفتش ابراهیم ای مرد سفر ** کرکست من باشم اینت خوبتر
- Yücelere çıkmak için beni merdiven edinirsen uçmaksızın gökyüzüne çıkarsın.
- چون ز من سازی به بالا نردبان ** بی پریدن بر روی بر آسمان
- Hani gönlün, ekmeksiz, azıksız şimşek gibi batıdan ta doğuya dek gidişi gibi. 4130
- آنچنان که میرود تا غرب و شرق ** بی ز زاد و راحله دل همچو برق
- Hani gün battıktan sonra insanların duygularının geceleyin uykuda şehirleri gezip tozduğu gibi.
- آنچنان که میرود شب ز اغتراب ** حس مردم شهرها در وقت خواب