- Kendini Çin ülkesinde rezil etme. Bir akıllı er, ara, ondan ayrılma.
- خویشتن رسوا مکن در شهر چین ** عاقلی جو خویش از وی در مچین
- O zamanın Eflatunu ne derse ona uy. Kendine gel, heva ve hevesi bırak, onun dileğince hareket et.
- آن چه گوید آن فلاطون زمان ** هین هوا بگار و رو بر وفق آن
- Çin ülkesinde herkes inanarak ve kuvvetle padişahımız, anadan doğmamıştır; 4145
- جمله میگویند اندر چین به جد ** بهر شاه خویشتن که لم یلد
- Onun hiçbir oğlu yoktur. Hatta bir kadını bile kendisine yaklaştırmamıştır der.
- شاه ما خود هیچ فرزندی نزاد ** بلک سوی خویش زن را ره نداد
- Padişahlar hakkında oğlu, kızı vardır diyen, boynunu keskin kılıca eş etmiştir.
- هر که از شاهان ازین نوعش بگفت ** گردنش با تیغ بران کرد جفت
- Padişahsa madem ki der; bu sözü söyledin, karım olduğunu ispat et;
- شاه گوید چونک گفتی این مقال ** یا بکن ثابت که دارم من عیال
- Kızım olduğunu ispat ettin mi keskin kılıcımdan emin olursun.
- مر مرا دختر اگر ثابت کنی ** یافتی از تیغ تیزم آمنی
- Yahut da şüphe etme ki senin boynunu keserim. Canından hırkanı çeker çıkarırım! 4150
- ورنه بی شک من ببرم حلق تو ** بر کشم از صوفی جان دلق تو
- سر نخواهی برد هیچ از تیغ تو ** ای بگفته لاف کذب آمیغ تو
- Ey bilgisizlikten batıl sözler söyleyip duran! Kesik başlarla dolu olan hendeği gör.
- بنگر ای از جهل گفته ناحقی ** پر ز سرهای بریده خندقی
- Bu gürültü yüzünden dibinden ta ağzına kadar kesik başlarla doludur bu hendek.
- خندقی از قعر خندق تا گلو ** پر ز سرهای بریده زین غلو
- Bu başların sahipleri hep bu işe giriştiler; bu dava yüzünden başlarını verdiler.
- جمله اندر کار این دعوی شدند ** گردن خود را بدین دعوی زدند
- Kendine gel de ibret gözünü aç, bunları gör; böyle bir davaya girişmeye kalkma. 4155
- هان ببین این را به چشم اعتبار ** این چنین دعوی میندیش و میار
- Kardeş, sen bu işe giriştin ama ömrümüzü bize zehir edeceksin.
- تلخ خواهی کرد بر ما عمر ما ** کی برین میدارد ای دادر ترا
- Birisi, körlükle ve bilmeden yüzyıl yürürse o aştığı yol, yoldan sayılmaz.
- گر رود صد سال آنک آگاه نیست ** بر عما آن از حساب راه نیست
- Silahsız savaşa gitme. Korkusuzlar gibi tehlikeye atılma.
- بیسلاحی در مرو در معرکه ** همچو بیباکان مرو در تهلکه
- Kardeşleri, bu sözler söylediler ama o sabırsız şehzade dedi ki: Bana bu sözlerden nefret geliyor.
- این همه گفتند و گفت آن ناصبور ** که مرا زین گفتهها آید نفور
- Göğüs ateşle dolu bir mangala benziyor. Ekin kemale geldi artık orak zamanı. 4160
- سینه پر آتش مرا چون منقل است ** کشت کامل گشت وقت منجل است
- Gönülde bir sabır vardı, şimdi o da kalmadı. Sabrın yerine aşk gelip oturdu.
- صدر را صبری بد اکنون آن نماد ** بر مقام صبر عشق آتش نشاند
- Aşkın doğduğu gece sabrım öldü. O ölüp gitti. Tanrı sizlere ömür versin.
- صبر من مرد آن شبی که عشق زاد ** درگذشت او حاضران را عمر باد
- Ey söz söyleyen! Ben söz söylemeden de geçtim, dinlemeden de. Artık soğuk demir döğmeye kalkışma.
- ای محدث از خطاب و از خطوب ** زان گذشتم آهن سردی مکوب
- Hey gidi hey… Ben, baş aşağı gelmişim, ayağımı bırak benim. Nerde benim bedenimin cüzlerinde bir akıllı fikir?
- سرنگونم هی رها کن پای من ** فهم کو در جملهی اجزای من
- Ben deveyim, gücüm yettikçe yük çekerim. Düştüm mü kesilmem daha yeğ. 4165
- اشترم من تا توانم میکشم ** چون فتادم زار با کشتن خوشم
- Kesik başlarla dolu yüzlerce hendek olsa benim derdime karşı ancak bir eğlencedir bu.
- پر سر مقطوع اگر صد خندق است ** پیش درد من مزاج مطلق است
- Artık ben heva ve heves davulunu korkumdan kilim altında çalmayacağım.
- من نخواهم زد دگر از خوف و بیم ** این چنین طبل هوا زیر گلیم