English    Türkçe    فارسی   

6
4361-4385

  • Tanrı' dan çekinen kişiye mükâfatta bulunmak, gizli ve olmayacak bir şey değildir. Sen, hataya düşen büyücülere, hatalarından sonra ettiği lûtfa bak.
  • Sevip beslerken vuslata eriştirme, umulmayacak şey değildir. Halbuki o, büyücülerin ellerini, ayaklarını kestirirken onları vuslatına eriştirdi.
  • Yürüyen ayakları olan kişinin yürüyüp gezmesi tabiîdir. Sen, büyücülerin ayakları kesildiği halde yürümelerini seyret!
  • Arifler, kan denizinden geçip gitmişlerdir de o yüzden daimî bir emniyet içindedirler.
  • Onların emniyeti, korkunun ta kendisinden meydana gelmiştir. Hâsılı her an da o emniyet, çoğalıp durur. 4365
  • Ey temiz adam, korkudan gizlenmiş emniyeti gördün, ümidde gizli korkuyu da gör.
  • O Bey, hileye saptı, İsa' yı tutturmak istedi. İsa, evine girdi, yüzünü gizledi.
  • O da taca sahibolmak için eve girdi. Halbuki İsa' ya benzedi, darağacının tacı oldu.
  • Aman beni asmayın, ben İsa değilim. Ben Yahudilere izi kutlu bir beyim dedi.
  • Onlar, hemen yürüyün, saldırın, İsa'dır bu; bizim elimizden hileye saparak kurtulmak istiyor, tez darağacına çekin dediler. 4370
  • Nice ordu vardır ki bir zafer elde etmek için. yürür. Kendi başını yer, artıklarını başkaları kapışırlar.
  • Dünyada bu çeşit nice aksi şeyler vardır. Adam, onu zehir sanır, halbuki balın ta kendisidir.
  • Nice ordular, ölümlerine kaani olurlar, halbuki aydınlıklara ererler, zafer elde ederler.
  • Kabe'yi aşağılamak, diriyi ölü gibi yere yıkmak için Ebrehe de fille geldi. 4375
  • Kabe'yi yıkmak, herkesi oradan döndürmek istedi.
  • Bütün ziyaretçilerin, onun yanma toplanmasını, emrine uymasını, yaptığı kâbeyi kıble edinmesini diledi.
  • Neden benim kâbemi ateşlediler diye Araplardan öcalmak niyetine düştü.
  • Onun bu savaşı, Kabe'nin yücelmesine, o Tanrı evinin daha ziyade şereflenmesine sebeboldu.
  • Mekkelilerin yüceliği birdir, yüz oldu. Kıyamete dek de yücelikleri yürüdü gitti. 4380
  • Halbuki Ebrehe de, kâbesi de daha ziyade yerin dibine girdi. Bu nedendir? Kaza ve kederin inayetlerinden.
  • Yırtıcı bir hayvana benzeyen Ebrehe'nin getirdiği mal ve mülkten de Arap yoksulları, zengin oldular.
  • O, ordu çektiğini sanıyordu, halbuki Mekkelilere mal mülk ve altın götürmedeydi.
  • Kaza ve kaderin bu aksi cilvesinden haberi bile yoktu. Yolda her adımda şatafatını seyredip duruyordu.
  • Nihayet adamcağız, evine geldi, defineyi buldu. İşi, Tanrı lûtfiyle düzene girdi. 4385
  • Kardeşleri, ağabeylerine birbiri üstüne öğüt verdiler. Fakat o, bu öğütlere sabredemedi. Deli gibi kendinde olmaksızın onlardan kaçtı, kendisini padişahın tapısına izin istemeden attı. Fakat bu küstahlığından, aldırış etmediğinden değildi, aşkının çokluğundandı.