Onların emniyeti, korkunun ta kendisinden meydana gelmiştir. Hâsılı her an da o emniyet, çoğalıp durur.4365
امنشان از عین خوف آمد پدید ** لاجرم باشند هر دم در مزید
Ey temiz adam, korkudan gizlenmiş emniyeti gördün, ümidde gizli korkuyu da gör.
امن دیدی گشته در خوفی خفی ** خوف بین هم در امیدی ای حفی
O Bey, hileye saptı, İsa' yı tutturmak istedi. İsa, evine girdi, yüzünü gizledi.
آن امیر از مکر بر عیسی تند ** عیسی اندر خانه رو پنهان کند
O da taca sahibolmak için eve girdi. Halbuki İsa' ya benzedi, darağacının tacı oldu.
اندر آید تا شود او تاجدار ** خود ز شبه عیسی آید تاجدار
Aman beni asmayın, ben İsa değilim. Ben Yahudilere izi kutlu bir beyim dedi.
هی میآویزید من عیسی نیم ** من امیرم بر جهودان خوشپیم
Onlar, hemen yürüyün, saldırın, İsa'dır bu; bizim elimizden hileye saparak kurtulmak istiyor, tez darağacına çekin dediler.4370
زوترش بردار آویزید کو ** عیسی است از دست ما تخلیطجو
Nice ordu vardır ki bir zafer elde etmek için. yürür. Kendi başını yer, artıklarını başkaları kapışırlar.
چند لشکر میرود تا بر خورد ** برگ او فی گردد و بر سر خورد
چند بازرگان رود بر بوی سود ** عید پندارد بسوزد همچو عود
Dünyada bu çeşit nice aksi şeyler vardır. Adam, onu zehir sanır, halbuki balın ta kendisidir.
چند در عالم بود برعکس این ** زهر پندارد بود آن انگبین
Nice ordular, ölümlerine kaani olurlar, halbuki aydınlıklara ererler, zafer elde ederler.
بس سپه بنهاده دل بر مرگ خویش ** روشنیها و ظفر آید به پیش
Kabe'yi aşağılamak, diriyi ölü gibi yere yıkmak için Ebrehe de fille geldi.4375
ابرهه با پیل بهر ذل بیت ** آمده تا افکند حی را چو میت
Kabe'yi yıkmak, herkesi oradan döndürmek istedi.
تا حریم کعبه را ویران کند ** جمله را زان جای سرگردان کند
Bütün ziyaretçilerin, onun yanma toplanmasını, emrine uymasını, yaptığı kâbeyi kıble edinmesini diledi.
تا همه زوار گرد او تنند ** کعبهی او را همه قبله کنند
Neden benim kâbemi ateşlediler diye Araplardan öcalmak niyetine düştü.
وز عرب کینه کشد اندر گزند ** که چرا در کعبهام آتش زنند
Onun bu savaşı, Kabe'nin yücelmesine, o Tanrı evinin daha ziyade şereflenmesine sebeboldu.
عین سعیش عزت کعبه شده ** موجب اعزاز آن بیت آمده
Mekkelilerin yüceliği birdir, yüz oldu. Kıyamete dek de yücelikleri yürüdü gitti.4380
مکیان را عز یکی بد صد شده ** تا قیامت عزشان ممتد شده
Halbuki Ebrehe de, kâbesi de daha ziyade yerin dibine girdi. Bu nedendir? Kaza ve kederin inayetlerinden.
او و کعبهی او شده مخسوفتر ** از چیست این از عنایات قدر
Yırtıcı bir hayvana benzeyen Ebrehe'nin getirdiği mal ve mülkten de Arap yoksulları, zengin oldular.
از جهاز ابرهه همچون دده ** آن فقیران عرب توانگر شده
O, ordu çektiğini sanıyordu, halbuki Mekkelilere mal mülk ve altın götürmedeydi.
او گمان برده که لشکر میکشید ** بهر اهل بیت او زر میکشید
Kaza ve kaderin bu aksi cilvesinden haberi bile yoktu. Yolda her adımda şatafatını seyredip duruyordu.
اندرین فسخ عزایم وین همم ** در تماشا بود در ره هر قدم
Nihayet adamcağız, evine geldi, defineyi buldu. İşi, Tanrı lûtfiyle düzene girdi.4385
خانه آمد گنج را او باز یافت ** کارش از لطف خدایی ساز یافت
Kardeşleri, ağabeylerine birbiri üstüne öğüt verdiler. Fakat o, bu öğütlere sabredemedi. Deli gibi kendinde olmaksızın onlardan kaçtı, kendisini padişahın tapısına izin istemeden attı. Fakat bu küstahlığından, aldırış etmediğinden değildi, aşkının çokluğundandı.
مکرر کردن برادران پند دادن بزرگین را و تاب ناآوردن او آن پند را و در رمیدن او ازیشان شیدا و بیخود رفتن و خود را در بارگاه پادشاه انداختن بیدستوری خواستن لیک از فرط عشق و محبت نه از گستاخی و لاابالی الی آخره
İki kardeşi dediler ki: Canımızda, gökteki yıldızlar gibi yol gösteren öğütler var.
آن دو گفتندش که اندر جان ما ** هست پاسخها چو نجم اندر سما
Söylemesek oyun, düzgün gelmeyecek. Söylesek gönlün dertlenecek.
گر نگوییم آن نیاید راست نرد ** ور بگوییم آن دلت آید به درد
Söyleme yüzünden sudaki kurbağa gibi elemlere düştük. Susma yüzünden de dertleniyor, âdeta boğuluyoruz.
همچو چغزیم اندر آب از گفت الم ** وز خموشی اختناقست و سقم
Söylemesek barışın, düzenin nuru yok bizce. Söylesek sözümüze uymayacaksın.
گر نگوییم آتشی را نور نیست ** ور بگوییم آن سخن دستور نیست