English    Türkçe    فارسی   

6
4388-4412

  • Söyleme yüzünden sudaki kurbağa gibi elemlere düştük. Susma yüzünden de dertleniyor, âdeta boğuluyoruz.
  • Söylemesek barışın, düzenin nuru yok bizce. Söylesek sözümüze uymayacaksın.
  • Onlar, böyle söyleyip dururken ağabeyleri birden yerinden sıçradı; kardeşler dedi, elveda. Dünya da değersiz bir şey, dünyadaki şeyler de. 4390
  • Yaydan ok fırlar gibi sıçradı. O anda söz söylemeye mecal yoktu zaten.
  • Sarhoş bir halde Çin padişahının huzuruna geldi. Sarhoşçasına derhal yeri öptü.
  • Zaten onların derdi ve titreyişi, önceden de bir bir padişaha malûmdu, sonradan da.
  • Koyun, otlakta otlamakla oyalanır ama çoban, koyunun halini bilir.
  • "Hepiniz çobansınız ve size tâbi olanlardan mesulsünüz" diyen, sürünün halini bilir. Ot mu otluyor, yoksa bir savaşa mı düştü? Bundan haberdardır. 4395
  • Görünüşte sürüden uzaktadır ama tef gibi düğünün içindedir.
  • Onların yanışından, alevinden haberdardır. Yalnız öylece durması lâzımdır da onun için aldırmaz gibi görünür.
  • O yüce padişah da onların içindeydi âdeta. Fakat mahsustan kendisini bilmiyor göstermekteydi.
  • Tencerenin sonu, ateşin görünüşüne bağlıdır. Fakat ateşin mânası, hakikati, tesiri, tencerenin canındadır.
  • Sureti dışardadır, mânası içerde. Candan sevilen sevgilinin hakikati, kan gibi damarların içindedir. 4400
  • Şehzade, padişahın huzurunda diz çöktü. On tane muarrif, onun halini anlatmaya koyuldu.
  • Padişah, önceden onu, geçirdiği ahvali tamamiyle biliyordu ama muarrif de kendisine verilen vazifeyi yapmaktaydı.
  • Ey temiz adam, gönlündeki bir zerre irfan nuru, yüzlerce muarriften iyidir.
  • Kulağını muarrife vermek, perde ardında olmaya, vehme, zanna düşmeye delildir.
  • Kim can gözüyle görürse gözü, her şeyi apaçık görür. 4405
  • Canı, halkın tevatürüyle kanaat etmez, inancı, gönül gözünden meydana gelir.
  • Hâsılı muarrif, o seçilmiş padişahın huzurunda onun ahvalini anlatmak için ağzını açtı.
  • Dedi ki: Padişahım, bu, senin ihsanına avlanmış; dışarıya atılmaya lâyık değil. Padişahlıkta bulun.
  • Elini, bu devletin terkisine atmış. Onun sarhoş başını elinle okşa.
  • Padişah dedi ki: 8u delikanlı, ne mevki isterse, hangi ülkeyi dilerse vereceğim. 4410
  • Terkettiği malın, mülkün yirmi katını, fazlasıyla ona bağışlayacağım.
  • Muarrif dedi ki: Senin padişahlığın, onun gönlüne aşk tohumunu ekeli senin sevginden başka bir havaya kapılmasına imkân mı var?