- Bu suçtan daha iyi bir ibadet yoktur. Yıllar bile bu ane nispet edilirse bir andan ibarettir. 4600
- زین گنه بهتر نباشد طاعتی ** سالها نسبت بدین دم ساعتی
- Bir müddet padişahın huzurunda gönlü kebap olmuş, canını tabağa koymuş bir halde kaldı.
- مدتی بد پیش این شه زین نسق ** دل کباب و جان نهاده بر طبق
- Padişah, herkesin başını bir kere keser. Bense padişaha her an yeniden yeniye kurbanım.
- گفت شه از هر کسی یک سر برید ** من ز شه هر لحظه قربانم جدید
- Ben altın cihetinden yoksulum, fakat baş bakımından zenginim. Başım, yüz binlerce başa bedeldir dedi.
- من فقیرم از زر از سر محتشم ** صد هزاران سر خلف دارد سرم
- Aşk âleminde iki ayakla koşulup gelinmez. Bir başla aşk oyununa girişilmez.
- با دو پا در عشق نتوان تاختن ** با یکی سر عشق نتوان باختن
- Herkesin iki ayağı vardır, bir başı. Binlerce baş ve ayağa sahibolan nadirdir. 4605
- هر کسی را خود دو پا و یکسرست ** با هزاران پا و سر تن نادرست
- Bu sebeple vakalar, hâdiseler, tamamiyle heder olur gider. Fakat bu aşk; her an biraz daha kızışır.
- زین سبب هنگامهها شد کل هدر ** هست این هنگامه هر دم گرمتر
- Aşk mekansızlık âleminde kızgınlık madenidir. cehennem, onun kıvılcımından bir dumandır.
- معدن گرمیست اندر لامکان ** هفت دوزخ از شرارش یک دخان
- Sırat köprüsü, cehennemin üstüne gerilmiştir. Mümin geçerken cehennem der ki: "Çabuk geç ki nurunun parlaklığı, ateşimizi söndürecek!"
- در بیان آنک دوزخ گوید کی قنطرهی صراط بر سر اوست ای مومن از صراط زودتر بگذر زود بشتاب تا عظمت نور تو آتش ما را نکشد جز یا مومن فان نورک اطفاء ناری
- Ey temiz adam, bu yüzden cehennem; âşıkın ateşinden zayıflar, söner.
- زآتش عاشق ازین رو ای صفی ** میشود دوزخ ضعیف و منطقی
- Cehennem der ki: Ey ulu er, çabuk geç. Yoksa ateşlerinden ateşim sönecek.
- گویدش بگذر سبک ای محتشم ** ورنه ز آتشهای تو مرد آتشم
- Cehennemin kükürdü, ancak küfürden hele bak; bu soluk, onu bile söndürmede! 4610
- کفر که کبریت دوزخ اوست و بس ** بین که میپخساند او را این نفس
- Sen de hemencecik kükürdünü bu sevdaya bırak da ne cehennem sana saldırsın, ne ateş!
- زود کبریت بدین سودا سپار ** تا نه دوزخ بر تو تازد نه شرار
- Cennet de ona, yel gibi geç, yoksa neyim varsa mahvolup gidecek.
- گویدش جنت گذر کن همچو باد ** ورنه گردد هر چه من دارم کساد
- Sen harman sahibisin, ben başak toplayıcı. Ben bir putum, sen Çin illeri der.
- که تو صاحبخرمنی من خوشهچین ** من بتیام تو ولایتهای چین
- Ondan cehennem de titrer, cennetler de. Ondan ne buna aman vardır, ne ona.
- هست لرزان زو جحیم و هم جنان ** نه مر این را نه مر آن را زو امان
- Ömrü geçip gitti de bir fırsat bulamadı gitti. Sabır, pek yakıcıydı, candaysa tahammül yoktu. 4615
- رفت عمرش چاره را فرصت نیافت ** صبر بس سوزان بدت وجان بر نتافت
- Bir müddettir dişlerini sıkarak bunu bekledi durdu. Fakat ömrü bitti, ona nail olamadı.
- مدتی دندانکنان این میکشید ** نارسیده عمر او آخر رسید
- Derken sevgilinin sureti, ondan gizlendi, o da sevgilinin rnânasiyle eş oldu.
- صورت معشوق زو شد در نهفت ** رفت و شد با معنی معشوق جفت
- Elbise ister şüster kumaşı olsun, ister kıldan örme. Onu çırçıplak koçmak daha hoş.
- گفت لبسش گر ز شعر و ششترست ** اعتناق بیحجابش خوشترست
- Ben, bedenden soyundum, o hayalden soyundu. Vuslat makamlarının en ilerisinde salınmaktayım dedi.
- من شدم عریان ز تن او از خیال ** میخرامم در نهایات الوصال
- Bu bahisler buraya kadar söylenebilir. Bundan sonra ne zuhura gelirse gizlenmesi gerektir. 4620
- این مباحث تا بدینجا گفتنیست ** هرچه آید زین سپس بنهفتنیست
- Söylersen de faydasız. Yüz binlerce cehtetsen de anlatmaya çalışsan yine açığa çıkmaz.
- ور بگویی ور بکوشی صد هزار ** هست بیگار و نگردد آشکار
- At ve üzengi, deniz kıyısına kadar gider. Ondan sonra sana tahtadan bir at gerek.
- تا به دریا سیر اسپ و زین بود ** بعد ازینت مرکب چوبین بود
- Tahtadan at, karada yürümez. Fakat denizdekilere kılavuzdur.
- مرکب چوبین به خشکی ابترست ** خاص آن دریاییان را رهبرست
- Bu sükût da tahtadan attır. Sükût; denizdekilere telkindir.
- این خموشی مرکب چوبین بود ** بحریان را خامشی تلقین بود