English    Türkçe    فارسی   

6
4670-4694

  • Oku da Muhammed'in, heva ve hevesinden konuşmadığını, onun her sözünün, ancak vahiy olduğunu anla. 4670
  • Ey Ahmed, mademki vahiyden meyus değilsin, bu araştırmayı, bu kıyası bedene mensup olanlara bırak.
  • Murdar, zaruret vakti helâl olur. Vuslat kâbesi ortadayken kıble aranmaz.
  • Fakat araştırmadan, doğru bir ictihatta bulunmadan heva ve hevesine uyarak bid'ate kapılanı,
  • Yel, Ad gibi kapar, öldürür. O, Süleyman değildir ki onun tahtını götürsün!
  • Yel, Ad için alçaltıcı bir hamaldır, obur bir adamın elindeki kuzu gibi hani. 4675
  • Obur, kuzuyu oğlu gibi kucağına alır, fakat kasap gibi onu kesmeğe götürmektedir.
  • Yel, Ad kavmine ululanır, onları kahreder. Onlar, yedi dost sanırlar ama düşmandır.
  • Ansızın postunu tersine çevirdi mi o kötü arkadaş onları paramparça eder.
  • Yel, seni Ad gibi kırıp geçirmeden sen, onu yatıştır. Yel, pek yaman bir sınamadır çünkü.
  • Hûd. onlara öğüt verdi. Dedi ki: Ey kibirli kavim, hu yel, yapıştığınız şeyi elinizden alır. 4680
  • Yel, Tanrı askeridir. Yalnız nifak yüzünden birkaç gün sizinle uzlaştı, hoş geçindi.
  • O, iç yüzden yaratıcısiyle uzlaşmıştır, onun sözünden çıkmaz. Ecel gibi gelir, size el atar.
  • Bak, nasıl ağıza girmede. Her solukta azametli bir surette girip çıkmada.
  • Boğaz da ondan emin, dişler de. Fakat Tanrı, dişin içine gir demedi miydi?
  • Bir zerrecik yel, dağ kesilir, dağ kadar ağırlaşır. Diş ağırısı, insanı hasta ve perişan bir hale sokar, ağlatıp inletmeye başlar. 4685
  • Bu, emin bir surette geçip giden aynı yeldir. Ekinin caniydi, ölümü oldu işte.
  • Bir adamın elini öpersin. Fakat kızdı mı o öptüğün el, bir topuz kesilir.
  • Hâsılı, yelin kötülüğünü gören yarabbi, yarabbi; ey yardımı dilenen Tanrı, sen bu yeli defet; sen bu diş ağrısını dindir demeye koyulur.
  • Ey ağız, bu geçip giden yelden haberin bile yoktu. Şimdi anladın ya, dişlerini sık da istiğfar et bakalım.
  • Dişi ağrıyanın keskin gözlerinden yağmur gibi gözyaşları akar. Dert inkâr edenlere aman Allah dedirtir. 4690
  • Erden, erlerin sözünü kabul etmedin, bari şimdi derde düştün, Tanrı vahyini kabul et.
  • Yel der ki: Ben Tanrı elçisiyim. Gah hayır haber getiririm, gah şer haber.
  • Başıma buyruk değilim, Tanrı emrine tabiim. Ben senin gibi padişahımdan gaafil değilim ki.
  • Süleyman'a benzersin, onun haliyle hallenirsen seni Süleyman gibi başımda taşırım.