English    Türkçe    فارسی   

6
4783-4807

  • Buğday yedi, cennet elbiselerinden soyundu. Cennet, ona bir çöl oldu.
  • O şerbetin, kendisini hastalandırdığını, o benlik zehirinin kendisine iyiden iyiye tesir ettiğini anladı.
  • Naz gülistanında bir tavusa benzeyen canı, mecaz viranesinde bir baykuşa döndü. 4785
  • Adem gibi cennetten uzaklaştı. Ekin için yeryüzünde öküz gütmeye başladı.
  • Ey usta Hintli, aslanı öküz kuyruğuna esir ettin ha diye ağlamaya koyuldu.
  • Ey soluğu soğuk nefis, feryada erişen padişaha vefasızlıkta bulundun ha.
  • Bir buğday için hırsa düştün, tuzak kurdun. Fakat tuzağa serptiğin her buğday tanesi, sana karşı bir akrep kesildi.
  • Başında benlik havası esti. Fakat şimdi ayağına vurulan elli batmanlık pırangaya bak diyor; 4790
  • Bu çeşit kendine ağlayıp feryadediyor, neden diyordu, padişahıma zıt oldum?
  • Kendine geldi, tövbe etti. Bu tövbeye başka bir şeyi de eş etti.
  • İman vahşetinden meydana gelen derde acı. Çünkü o derdin dermanı yoktur.
  • İnsanın düzgün elbisesi olmamalı. Çünkü sabırdan kurtuldu mu derhal baş köşeye sıçrar.
  • İnsanın eli, tırnağı olmamalı. Eli, tırnağı oldu mu ne din düşünür, ne doğruluk. 4795
  • İnsanın belâlar içinde ölmesi daha iyidir. Nefis, nimeti inkâr eder, sapıktır.
  • Tanrı' nın, halkın canını alırken en fazla kime acırsın diye Azrail'e sorması, Azrail' in de Tanrı' ya cevap vermesi
  • Tanrı, Azrail'e dedi ki: Ey Nakip, bu dertli halktan kime acırsın?
  • Azrail şöyle cevap verdi: Herkese yüreğim yanar. Fakat emri ihmal etmeden korkarım.
  • Hattâ derim ki, keşke Tanrı gençler için beni feda etseydi.
  • Tanrı, kime daha ziyade acırsın? Gönlün daha ziyade kime yanar, hangi kula daha ziyade kavrulur, dedi. 4800
  • Azrail dedi ki: Bir gün bir gemi kuvvetli dalgalar arasında bocalarken emir aldım, gemiyi paramparça ettim.
  • Hepsinin canını al. Yalnız onların arasından filân kadınla filân çocuğun canını alma dedin.
  • Her biri bir tahta üstünde kaldı. Dalgalar, o tahtayı sürüklemeye başladılar.
  • Sonra yine ananın ruhunu kabzet, çocuğu yalnız bırak diye emrettin.
  • Çocuğu anasından ayırdım ama sen de bilirsin ya, bu bana o kadar acı geldi ki. 4805
  • Birçok büyük yasların dumanlarını gördüm ama o çocuğun acısı içimden çıkmadı.
  • Tanrı dedi ki: Ben o çocuğu kendi lûtftumla yetiştirdim. Dalgaya onu bir ormana at dedim.