English    Türkçe    فارسی   

6
539-563

  • Ben felâkete düşmeden, helâk olmadan ağla bana, felâket tufanından sonraysa ağlamayı bırak.
  • Şeytan, yolunu vurmadan Yâsin okumak gerek. 540
  • Kervan vurulup kırılmadan hayvan döv de yol alsın ey kervancı.
  • Bir kervancı,hırsızlar,tacirlerin mallarını tamamiyle alıp götürünceye kadar susması, ondan sonra gürültüye kalkışması
  • Bir kervan muhafızı uyunmuştu. Hırsız gelip kervanı soydu, aldığı malları toprağa gömdü.
  • Sabahleyin kervan halkı uyandı, malların, gümüşlerin, develerin yerinde yeller esiyordu.
  • Mallarımız ne oldu yahu? Söyle bakalım dediler.
  • Dedi ki: Gece hırsızlar geldiler. Gözümüzün önünde ne var ne yoksa alıp götürdüler. 545
  • Halk, a kum tepesine benzeyen herif, a arda kalasıca, sen ne yaptın? dediler.
  • Dedi ki: Ben bir kişiydim, onlar yiğit, gürbüz, silâhlı bir alay adamdı.
  • Halk pekâlâ dedi, savaşmayacaktın bari uyanın kalkın diye bağırsaydın.
  • Dedi ki: Bağırmak istedim ama tam o sırada bana bıçak, kılıç gösterip sus, yoksa acımadan seni keseriz demek istediler.
  • Ben de korkudan ağzımı kapadım. Fakat şimdi istediğiniz kadar bağırıp çağırayım. 550
  • O zaman soluk bile alamıyordum, fakat şimdi dilediğiniz kadar feryat edeyim!
  • Kötü ve rüsva, şeytan, ömrünü zâyettikten sonra “Euzü” çekmek, “Fâtiha” okumak beyhudedir.
  • Beyhudedir ama yine de gaflete düşmek, feryat etmekten daha kötüdür ya.
  • Sen de beyhude olsa, tatsız tuzsuz bulunsa bile yine feryat et, sızlan; ey yüce ve üstün Allah, de... Lûtfet bu hor kişilere bir bak.
  • Feryada erişme zamanı da kaadirsin, o zaman geçince de. Allah’ım senden bir şey eksilmez ki! 555
  • Sen “Kaybettiğiniz şeylere hayıflanmayın” diyen padişahsın. Dilediğin şey nasıl olmaz?
  • Kuşun,bu tutuluşunu zâhidin hareketine,riya ve hilesine vermesi,zâhidin de cevabı
  • Kuş dedi ki: Zâhitlerin afsununu dinleyenin lâyığı budur.
  • Zâhit, hayır dedi, nahak yere yetimlerin malını yiyen kişinin lâyığıdır bu.
  • Kuş, bundan sonra öyle bir ağlayıp sızlanmaya koyuldu ki derdinden tuzak da titredi, avcı da.
  • Kuş, gönlümdeki birbirine zıt şeyler yüzünden belim kırıldı diyordu; sevgili, gel de ellerinle başımı okşa. 560
  • Elinin altında oldukça başım rahatlaşır. Elin lûtuf ve ihsan hususunda bir delildir senin.
  • Gölgeni başımdan çekme. Kararım kalmadı, kararım kalmadı, kararım kalmadı!
  • Senin derdinle ey selvilerin, yaseminlerin haset ettikleri güzel, uyku gözlerimden usandı.