English    Türkçe    فارسی   

6
56-80

  • O âlem, ancak bâkidir, mamurdur, başka türlü olmasına imkân yok. Çünkü terkibi, zıt olan şeylerden değil.
  • Bu yok olma, bitme, zıddın zıddını yok etmesinden ileri gelir. Zıt olmadı mı ebedilikten başka bir şey olamaz.
  • O eşsiz, örneksiz Allah, cennetten zıddı giderdi. Orada güneş de yoktur, zıddı olan zemheri de.
  • Renklerin asılları, renksizliktir... Savaşların aslı, barışlardır.
  • Bu gamlarla dolu olan bucağın aslı, o âlemdir. Her ayrılığın aslı, buluşmadır. 60
  • Hocam, neden biz bu aykırılıklar içindeyiz? Neden birlik bu sayıları doğuruyor?
  • Çünkü biz fer’iz, bu birbirine zıt olan dört asıl, feride kendi huyunu işliyor.
  • Halbuki can cevheri, ayrılıkların ötesinden. Onun huyu bu değil, onun huyu, ulu Allah’nın huyu.
  • Savaşlara da bak. O savaşlar, barışların asılları. Allah uğrunda savaşan Peygamber gibi hani.
  • O, iki cihanda da üstündür. Bu üstünü dil anlatmaz ki. 65
  • Irmak suyunu tamamıyla içmenin imkânı yok. Yok ama susuzluğu giderecek kadar içmenin de imkânı yok.
  • Mâna denizine susamışsan Mesnevi adasından o denize bir ark aç.
  • O arkı o derece aç ki her an Mesneviyi, ancak ve ancak mâna denizi göresin.
  • Yel, derenin üzerindeki saman çöplerini temizledi mi su, tek renkliliğini meydana çıkarır.
  • Sen Mesnevide ter-ü taze mercan dallarını gör, can suyundan bitmiş meyveleri seyret. 70
  • Söz, harften, sesten ve soluktan ayrıldı mı hepsini bırakır, deniz kesilir.
  • Harfi söyleyen de, duyan da, hattâ harfler de, bu üçü de sonunda can olur.
  • Ekmek veren, ekmek alan ve pak ekmek, suretlerden kurtulur, toprak olur.
  • Fakat mânaları, yine birbirinden ayrı olarak ve daimî bir surette üç makamdadır.
  • Suret toprak olur ama mâna olmaz. Kim, olur derse de ki: Hayır buna imkân yok. 75
  • Ruh âleminde gâh suretten kaçarak, gâh surete bürünerek üçü de beklerler.
  • Suretlere gidin diye emir gelir, giderler. Yine onun emri ile suretlerden ayrılırlar.
  • Hâsılı “Halk da onundur, emir de” sırrını bil. Halk, surettir, emir de o surete binen can.
  • Binek de padişahın buyruğundadır, binen de. Cisim kapıdadır, can huzurda.
  • Su, testiye dolmak istedi mi padişah, can askerine binin diye emreder. 80