- Sen çocuksun, bunlarla oynaya dur diye cebine de birkaç tane ceviz koydu.
- گردگانی چندش اندر جیب کرد ** که تو طفلی گیر این میباز نرد
- Âşık, geceleyin uykusundan sıçrayıp uyanınca yanı başında yenini, cebindede cevizleri gördü.
- چون سحر از خواب عاشق بر جهید ** آستین و گردگانها را بدید
- Dedi ki: Padişahımız, doğruluktan, vefadan ibaret. Bize ne geliyorsa bizden geliyor!
- گفت شاه ما همه صدق و وفاست ** آنچ بر ما میرسد آن هم ز ماست
- Ey uykusuz gönül, biz bundan eminiz. Çünkü bekçi gibi dam üstünde elimizde sopa beklemekteyiz. 605
- ای دل بیخواب ما زین ایمنیم ** چون حرس بر بام چوبک میزنیم
- Cevizlerimiz, bu değirmende kırıldı, derdimize ait ne söylesen azdır.
- گردگان ما درین مطحن شکست ** هر چه گوییم از غم خود اندکست
- Ey bizi kınayan, bu macerayı ne vakte dek dinleyip duracağız? Bundan böyle artık deliye az öğüt ver.
- عاذلا چند این صلای ماجرا ** پند کم ده بعد ازین دیوانه را
- Ben artık ayrılık işvesine ait sözleri duymak istemem. Bunu sınadım, ne vakte dek sınamaya devam edeceğim.
- من نخواهم عشوهی هجران شنود ** آزمودم چند خواهم آزمود
- Bu yolda coşup köpürmekten, deli divane olmaktan başka ne varsa uzaklıktır, yabancılıktır.
- هرچه غیر شورش و دیوانگیست ** اندرین ره دوری و بیگانگیست
- Derhal kalk, ayağıma o zinciri vur.Çünkü ben, tedbir silsilesini yırttım gitti. 610
- هین بنه بر پایم آن زنجیر را ** که دریدم سلسلهی تدبیر را
- Fakat o devletli sevgilimin büklüm büklüm saçlarından başka iki yüz tane zincir getirsen kırarım.
- غیر آن جعد نگار مقبلم ** گر دو صد زنجیر آری بگسلم
- Kardeş aşk ve namus doğru bir şey değil. Ey âşık, âr ve hayâ kapısında durma.
- عشق و ناموس ای برادر راست نیست ** بر رد ناموس ای عاشق مهایست
- Artık vakti geldi, soyunayım, sureti bırakayım da baştanbaşa can olayım.
- وقت آن آمد که من عریان شوم ** نقش بگذارم سراسر جان شوم
- Ey utancın, düşüncenin düşmanı gel! Ben âr ve hayâ perdesini yırttım.
- ای عدو شرم و اندیشه بیا ** که دریدم پردهی شرم و حیا
- Ey canın uykusunu büyüyle bağlayan sevgili, sen şu âlemde ne katı yürekli sevgilisin. 615
- ای ببسته خواب جان از جادوی ** سختدل یارا که در عالم توی
- Hemen sabrın boğazını sık da aşkın gönlü kutlu olsun.
- هین گلوی صبر گیر و میفشار ** تا خنک گردد دل عشق ای سوار
- Ey gönlümüzü yurt ve konak edinen dost, ben yanmadıkça aşkın gönlü kutlu olur mu hiç?
- تا نسوزم کی خنگ گردد دلش ** ای دل ما خاندان و منزلش
- Sen kendi evini yakmadasın, yak. Kimdir bu caiz değil diyecek?
- خانهی خود را همیسوزی بسوز ** کیست آن کس کو بگوید لایجوز
- Ey sarhoş aslan, bu evi yak. Âşıkın evi, böyle olsun, bu daha doğru ve yerinde.
- خوش بسوز این خانه را ای شر مست ** خانهی عاشق چنین اولیترست
- Bundan böyle bu yanışı kıble edineyim, çünkü ben mumum yandıkça aydınım. 620
- بعد ازین این سوز را قبله کنم ** زانک شمعم من بسوزش روشنم
- Babacığım, bu gece uykuyu bırak, bir gececik olsun uykusuzlar mahallesine gel de,
- خواب را بگذار امشب ای پدر ** یک شبی بر کوی بیخوابان گذر
- Şu mecnun olanlara pervane gibi vuslat uğruna ölenlere bak.
- بنگر اینها را که مجنون گشتهاند ** همچو پروانه بوصلت کشتهاند
- Halkın aşk denizinde gark olan şu gemisine bak. Sanki aşkın boğazı bir ejderha!
- بنگر این کشتی خلقان غرق عشق ** اژدهایی گشت گویی حلق عشق
- Gizli, fakat gönüller kapan bir ejderha... Dağ gibi akılları çekiveren bir kehribar.
- اژدهایی ناپدید دلربا ** عقل همچون کوه را او کهربا
- Hangi güzel koku satanın aklı, ondan haberdar olsa ırmağa bütün tablalarını döküverir. 625
- عقل هر عطار کاگه شد ازو ** طبلهها را ریخت اندر آب جو
- Yürü, yürü... hakikaten bu ırmağın ne misli vardır, ne eşi; sen, bu ırmaktan ebediyen çıkamazsın.
- رو کزین جو برنیایی تا ابد ** لم یکن حقا له کفوا احد