English    Türkçe    فارسی   

6
643-667

  • Yabancı bir Türk, seher vakti uyandı. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.
  • Can çalgıcısı, insanın canına munistir. Sarhoşun mezesi, gıdası ve kuvveti odur.
  • Çalgıcı onları sarhoşluğa çeker. Sonra yine sarhoşluğu, çalgıcının, okuyucunun nağmesinden, nefesinden tadarlar. 645
  • Allah şarabı, insanı o çalgıcıya, o okuyucuya götürür; bu ten şarabı da bu çalgıcıdan, bu okuyucudan gıdalanır.
  • Söze gelince ikisi de birdir ama hakikatte bu Hasan’la o Hasan arasında fark çoktur.
  • Arada söze ait bir şüphe var ama gökyüzü nerede, ip nerede?
  • Sözdeki birlik, daima yol vurur. Kâfirle müminin birliği, ten bakımındandır.
  • Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak. 650
  • O beden testisi, âbıhayatla doludur, bu beden testisi ölüm zehriyle.
  • İçindekine bakarsan padişahsın, dışına bakarsan yolunu azıttın gitti.
  • Söz,bil ki şu bedene benzer, manâsı da içindeki candır.
  • Baş gözü, daima bedeni görür, can gözü ise, hünerli canı.
  • Mesnevi’nin sözlerindeki suret de surete kapılanı azdırır, yolunu kaybettirir, manâya bakan kişiye de yol gösterir, doğru yolu buldurur. 655
  • Allah da “Bu Kur’an, gönül yüzünden bazılarına doğru yolu gösterir, bazılarının da yolunu azıtır” buyurmuştur.
  • Arif, şarap dedi mi Allah için olsun abes görme. Arife nasıl olur da bir şey yok olur?
  • Sen, şeytanın içtiği şarabı anlarsan Allah şarabını nereden düşünebileceksin?
  • Çalgıyla şarap... bu ikisi de eşittir. Bu ona koşar, o buna.
  • Sarhoşlar, çalgının namesiyle, çalgıcının nefesiyle gıdalanırlar. Çalgıyla çalgıcı da onları meyhaneye çeker götürür. 660
  • O, meydanın başıdır, bu, sonu. Gönül, onun çevgânında bir top kesilmiştir.
  • Akılda ne varsa kulak oraya dikilir. Başta safra varsa yanınca sevda olur.
  • Sonra bu ikisi de kendinden geçer, orada baba da bir olur oğul da.
  • Neşeyle dert uzlaştı mı türkümüz çalgıcıları uyandırdı.
  • Çalgıcı uyutucu bir şarkı okumaya başladı: Ey yüzünü görmediğim sevgili, bana bir kadeh sun. 665
  • Sen, benim yüzümsün, hakikatimsin, seni görmezsem şaşılmaz. Yakınlığın son derecesi, şüpheye düşme perdesiyle bürünmedir.
  • Sen aklımsın, seni görmezsem şaşılmaz. Karışık şeylerin birbirine girmesinden seni göremezsem şaşılacak şey değildir bu.