English    Türkçe    فارسی   

6
695-719

  • Ey can, ey gönül! Mademki bu kadar kıskançsın, ağzını yum, sözü bırak bari. 695
  • چون چنین رشکیستت ای جان و دل  ** پس دهان بر بند و گفتن را بهل 
  • Fakat korkarım ,susarsam o güneş başka bir yerde perdesini yırtar, kendini gösterir.
  • ترسم ار خامش کنم آن آفتاب  ** از سوی دیگر بدراند حجاب 
  • Sükûtumuz ondan daha ziyade anlatmış olur. Onu görünmekten men edersek görünmeye olan meyli daha fazlalaşır.
  • در خموشی گفت ما اظهر شود  ** که ز منع آن میل افزون‌تر شود 
  • Deniz coşup kükredi mi, kükreyişi köpük halinde görünür; köpürüşü, “Bilinmeyi diledim, sevdim de halkı yarattım” sırrını meydana getirir.
  • گر بغرد بحر غره‌ش کف شود  ** جوش احببت بان اعرف شود 
  • Söz söylemekse o pencereyi kapatmak demektir. Söz söylemek, onu gizlemenin ta kendisidir.
  • حرف گفتن بستن آن روزنست  ** عین اظهار سخن پوشیدنست 
  • Güle karşı bülbüle naralar at da ondan haberi olmayanlara korkusunu duyurma, oyala bu nağmelerle onları. 700
  • بلبلانه نعره زن در روی گل  ** تا کنی مشغولشان از بوی گل 
  • Kulakları, sözle meşgul olsun da akılları, gülün yüzünü görme havasına kapılmasın.
  • تا به قل مغشول گردد گوششان  ** سوی روی گل نپرد هوششان 
  • Hele pek aydın olan bu güneşin karşısında her delil hakikatte yol vurucudur.
  • پیش این خورشید کو بس روشنیست  ** در حقیقت هر دلیلی ره‌زنیست 
  • Çalgıcı ,Türk beyinin meclisinde şu gazeli okumaya başladı: Gül müsün,süsen mi,yoksa ay mı? Bilmiyorum ki ,bu perişan âşıktan ne istersin ? Bilmem ki...Türk beyi bunu duyunca ”Bildiğini söyle be!” diye bağırdı, çalgıcı da ona cevap verdi.
  • حکایت آن مطرب کی در بزم امیر ترک این غزل آغاز کرد گلی یا سوسنی یا سرو یا ماهی نمی‌دانم ازین آشفته‌ی بی‌دل چه می‌خواهی نمی‌دانم و بانگ بر زدن ترک کی آن بگو کی می‌دانی و جواب مطرب امیر را 
  • Çalgıcı, sarhoş Türk’ün huzurunda nağmelere gizleyerek elest sırlarını söylemeye başladı:
  • مطرب آغازید پیش ترک مست  ** در حجاب نغمه اسرار الست 
  • Bilmem ki ay mısın, put mu? Bilmem ki benden ne istersin?
  • من ندانم که تو ماهی یا وثن  ** من ندانم تا چه می‌خواهی ز من 
  • Bilmem ki sana nasıl hizmet edeyim? Susup oturayım mı, yoksa söyleyeyim mi? 705
  • می‌ندانم که چه خدمت آرمت  ** تن زنم یا در عبارت آرمت 
  • Şaşılacak şey şu: Hem benden ayrı değilsin, hem de ben neredeyim, sen neredesin? Bunu bir türlü bilmiyorum.
  • این عجب که نیستی از من جدا  ** می‌ندانم من کجاام تو کجا 
  • Bilmiyorum beni nasıl çekiyor da bazen karalar da yürütüyor, bazen kan denizlerine gark ediyorsun.
  • می‌ندانم که مرا چون می‌کشی  ** گاه در بر گاه در خون می‌کشی 
  • Böylece ağzını açıp bilmem, bilmiyorum demeye girişti, boyuna bu lâfı söylüyordu.
  • هم‌چنین لب در ندانم باز کرد  ** می‌ندانم می‌ندانم ساز کرد 
  • Bilmiyorum sözü haddi aşınca Türkümüz kızdı, kızıştı.
  • چون ز حد شد می‌ندانم از شگفت  ** ترک ما را زین حراره دل گرفت 
  • Yerinden fırlayıp topuzunu çekti, çalgıcının başına çöktü. 710
  • برجهید آن ترک و دبوسی کشید  ** تا علیها بر سر مطرب رسید 
  • Hemen bir çavuş koşup topuzu yakaladı, çalgıcıyı öldürmek size yaraşmaz dedi.
  • گرز را بگرفت سرهنگی بدست  ** گفت نه مطرب کشی این دم بدست 
  • Türk dedi ki: Bu sayısız tekerlemesi, kafamı şişirdi, bari ben onun kafasını ezeyim de görsün!
  • گفت این تکرار بی حد و مرش  ** کوفت طبعم را بکوبم من سرش 
  • A kaltaban, bilmiyorsan nane yeme... Biliyorsan ne söyleyeceksen söyle.
  • قلتبانا می‌ندانی گه مخور  ** ور همی‌دانی بزن مقصود بر 
  • A ahmak bildiğini söyle bari de bilmiyorum, bilmiyorum deyip durma.
  • آن بگو ای گیج که می‌دانیش  ** می‌ندانم می‌ندانم در مکش 
  • Ben; neredensin, nerelisin be adam? diye soruyorum. Sen, ne Herat’lıyım ne Belh’li... 715
  • من بپرسم کز کجایی هی مری  ** تو بگویی نه ز بلخ و نه از هری 
  • Ne Bağdat’lıyım, ne Musul’lu, ne de Tıraz’lı diyor, ne, ne diye uzatıp duruyorsun.
  • نه ز بغداد و نه موصل نه طراز  ** در کشی در نی و نی راه دراز 
  • Nereliysen söyle bari de kurtul. Burada meramını söylememek aptallıktır.
  • خود بگو من از کجاام باز ره  ** هست تنقیح مناط اینجا بله 
  • Yahut da sana ne yedin diye soruversem ne şarap içtim, ne kebap yedim...
  • یا بپرسیدم چه خوردی ناشتاب  ** تو بگویی نه شراب و نه کباب 
  • Ne et yedim, ne tirit, ne de mercimek diyorsun. Ne yediysen yalnız onu söyle, kâfi.
  • نه قدید و نه ثرید و نه عدس  ** آنچ خوردی آن بگو تنها و بس