English    Türkçe    فارسی   

6
706-730

  • Şaşılacak şey şu: Hem benden ayrı değilsin, hem de ben neredeyim, sen neredesin? Bunu bir türlü bilmiyorum.
  • این عجب که نیستی از من جدا  ** می‌ندانم من کجاام تو کجا 
  • Bilmiyorum beni nasıl çekiyor da bazen karalar da yürütüyor, bazen kan denizlerine gark ediyorsun.
  • می‌ندانم که مرا چون می‌کشی  ** گاه در بر گاه در خون می‌کشی 
  • Böylece ağzını açıp bilmem, bilmiyorum demeye girişti, boyuna bu lâfı söylüyordu.
  • هم‌چنین لب در ندانم باز کرد  ** می‌ندانم می‌ندانم ساز کرد 
  • Bilmiyorum sözü haddi aşınca Türkümüz kızdı, kızıştı.
  • چون ز حد شد می‌ندانم از شگفت  ** ترک ما را زین حراره دل گرفت 
  • Yerinden fırlayıp topuzunu çekti, çalgıcının başına çöktü. 710
  • برجهید آن ترک و دبوسی کشید  ** تا علیها بر سر مطرب رسید 
  • Hemen bir çavuş koşup topuzu yakaladı, çalgıcıyı öldürmek size yaraşmaz dedi.
  • گرز را بگرفت سرهنگی بدست  ** گفت نه مطرب کشی این دم بدست 
  • Türk dedi ki: Bu sayısız tekerlemesi, kafamı şişirdi, bari ben onun kafasını ezeyim de görsün!
  • گفت این تکرار بی حد و مرش  ** کوفت طبعم را بکوبم من سرش 
  • A kaltaban, bilmiyorsan nane yeme... Biliyorsan ne söyleyeceksen söyle.
  • قلتبانا می‌ندانی گه مخور  ** ور همی‌دانی بزن مقصود بر 
  • A ahmak bildiğini söyle bari de bilmiyorum, bilmiyorum deyip durma.
  • آن بگو ای گیج که می‌دانیش  ** می‌ندانم می‌ندانم در مکش 
  • Ben; neredensin, nerelisin be adam? diye soruyorum. Sen, ne Herat’lıyım ne Belh’li... 715
  • من بپرسم کز کجایی هی مری  ** تو بگویی نه ز بلخ و نه از هری 
  • Ne Bağdat’lıyım, ne Musul’lu, ne de Tıraz’lı diyor, ne, ne diye uzatıp duruyorsun.
  • نه ز بغداد و نه موصل نه طراز  ** در کشی در نی و نی راه دراز 
  • Nereliysen söyle bari de kurtul. Burada meramını söylememek aptallıktır.
  • خود بگو من از کجاام باز ره  ** هست تنقیح مناط اینجا بله 
  • Yahut da sana ne yedin diye soruversem ne şarap içtim, ne kebap yedim...
  • یا بپرسیدم چه خوردی ناشتاب  ** تو بگویی نه شراب و نه کباب 
  • Ne et yedim, ne tirit, ne de mercimek diyorsun. Ne yediysen yalnız onu söyle, kâfi.
  • نه قدید و نه ثرید و نه عدس  ** آنچ خوردی آن بگو تنها و بس 
  • Sözü uzun uzun gevelemek neden? Çalgıcı dedi ki: Maksadım gizli. 720
  • این سخن‌خایی دراز از بهر چیست  ** گفت مطرب زانک مقصودم خفیست 
  • Senin nefyetmenden, yoktur demenden ispat senden ürküp kaçmada. Var olanı bir türlü bulamıyorsun. İspattan bir koku alasın diye nefyettim, bilmiyorum dedim.
  • می‌رمد اثبات پیش از نفی تو  ** نفی کردم تا بری ز اثبات بو 
  • Bu sazı, nefiyle nağmelendirdim. Ölünce de ölüm, sana yaşayış sırlarını söyler.
  • در نوا آرم بنفی این ساز را  ** چون بمیری مرگ گوید راز را 
  • Peygamberin ”Ölmeden önce ölün” hadîsinin tefsiri Dirilik istersen dostum , ölmeden önce öl. İdris böyle ölümle öldü de bizce cennetlik oldu.
  • تفسیر قوله علیه‌السلام موتوا قبل ان تموتوا بمیر ای دوست پیش از مرگ اگر می زندگی خواهی کی ادریس از چنین مردن بهشتی گشت پیش از ما 
  • Bir haylidir can çekiştin ama hâlâ perde arkasındasın. Çünkü bir türlü ölemedin; halbuki ölüm, asıldı.
  • جان بسی کندی و اندر پرده‌ای  ** زانک مردن اصل بد ناورده‌ای 
  • Ölmedikçe can çekişmen, sona ermez. Merdiven tamamlanmadıkça dama çıkamazsın.
  • تا نمیری نیست جان کندن تمام  ** بی‌کمال نردبان نایی به بام 
  • Yüz ayak merdivenin iki basamağı noksan olsa dama çıkmak isteyen çıkamaz, dama nâmahrem kesilir. 725
  • چون ز صد پایه دو پایه کم بود  ** بام را کوشنده نامحرم بود 
  • Yüz kulaç ipin bir kulacı eksik olsa kovaya kuyu suyunun dolmasına imkân yoktur.
  • چون رسن یک گز ز صد گز کم بود  ** آب اندر دلو از چه کی رود 
  • Bu gemi, yükünden artık olan son batmanı da yüklemezse batmaz beyim.
  • غرق این کشتی نیابی ای امیر  ** تا بننهی اندرو من الاخیر 
  • Son yüklenen yükü asıl bil, ne iş yaparsa o yapar. Vesvese ve azgınlık gemisini o batırır.
  • من آخر اصل دان کو طارقست  ** کشتی وسواس و غی را غارقست 
  • Akıl gemisi battı mı insan, bu gök kubbeye güneş kesilir.
  • آفتاب گنبد ازرق شود  ** کشتی هش چونک مستغرق شود 
  • Ölmediğin için can çekişmen uzadı. Ey Tıraz mumu, sabahleyin sön, öl. 730
  • چون نمردی گشت جان کندن دراز  ** مات شو در صبح ای شمع طراز