English    Türkçe    فارسی   

6
732-756

  • Topuzu kendine vur da benliğini darmadağın et. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.
  • گرز بر خود زن منی در هم شکن  ** زانک پنبه‌ی گوش آمد چشم تن 
  • Ey alçak, bende, benim hareketlerimde gördüğün benlik, senin benliğinin aksidir. Sen, kendi kendine topuz vurmadasın.
  • گرز بر خود می‌زنی خود ای دنی  ** عکس تست اندر فعالم این منی 
  • Benim suretimde kendi aksini görmüş kendinle boğazlaşmak için coşmuş, köpürmüşsün.
  • عکس خود در صورت من دیده‌ای  ** در قتال خویش بر جوشیده‌ای 
  • Hani o aslan da kuyuda kendi aksini görmüştü de düşmanı sanıp saldırmıştı ya, onun gibi işte. 735
  • هم‌چو آن شیری که در چه شد فرو  ** عکس خود را خصم خود پنداشت او 
  • Yok demek, şüphe yok ki var olanın varlığın zıddıdır. Yok, diyorum, bilmem diyorum, sen de bu zıtla, zıddı olan varı ve varlığı birazcık anla artık.
  • نفی ضد هست باشد بی‌شکی  ** تا ز ضد ضد را بدانی اندکی 
  • Bu zamanda zıddı nefyetmeden başka anlatış çaresi yok.Bu âlemde bir an bile yok ki tuzak olmasın.
  • این زمان جز نفی ضد اعلام نیست  ** اندرین نشات دمی بی‌دام نیست 
  • Ey akıllı fikirli er, sevgiliyi perdesiz görmek istiyorsan ölümü seç, o perdeyi yırt.
  • بی‌حجابت باید آن ای ذو لباب  ** مرگ را بگزین و بر دران حجاب 
  • Fakat, ölür mezara gidersin hani o ölümü değil. Seni değiştiren nura götüren ölümü seç.
  • نه چنان مرگی که در گوری روی  ** مرگ تبدیلی که در نوری روی 
  • Erkek, erkeklik çağına girdi, kendini bildi mi çocukluk, ölür gider; Rum diyarına mensup olur. Zencilik kalmaz. 740
  • مرد بالغ گشت آن بچگی بمرد  ** رومیی شد صبغت زنگی سترد 
  • Toprak, altın oldu mu topraklığı kalmaz. Gam ferahlık haline geldi mi insana keder verme dikeni yok olur gider.
  • خاک زر شد هیات خاکی نماند  ** غم فرج شد خار غمناکی نماند 
  • Mustafa, bunun için ey sırları arayan, diri olan bir ölü görmek istersen dedi...
  • مصطفی زین گفت کای اسرارجو  ** مرده را خواهی که بینی زنده تو 
  • Diriler gibi şu toprak üstünde ölü olarak yürüyen, canı göklere yücelmiş,
  • می‌رود چون زندگان بر خاکدان  ** مرده و جانش شده بر آسمان 
  • Yüceleri yurt edinmiş birisini görmek dilersen...
  • جانش را این دم به بالا مسکنیست  ** گر بمیرد روح او را نقل نیست 
  • Ölümden önce bu âlemden göçmüş, akılla değil de ancak sen de ölürsen anlayacağın bir hale gelmiş... 745
  • زانک پیش از مرگ او کردست نقل  ** این بمردن فهم آید نه به عقل 
  • Canı, halkın canı gibi göçmemiş, bir duraktan bir durağa göçe göçe ta son durağa varmış,
  • نقل باشد نه چو نقل جان عام  ** هم‌چو نقلی از مقامی تا مقام 
  • Birisini, yeryüzünde bu sıfatlara bürünmüş gezip duran bir ölüyü görmek istersen...
  • هرکه خواهد که ببیند بر زمین  ** مرده‌ای را می‌رود ظاهر چنین 
  • Tertemiz Ebu Bekir’i gör ki o, doğruluğu yüzünden mahşere varmış, haşrolmuş kişilerin ulusudur.
  • مر ابوبکر تقی را گو ببین  ** شد ز صدیقی امیرالمحشرین 
  • Bu âlemde EbuBekris Sıddıyk’a bak da haşri daha iyi tasdik et.
  • اندرین نشات نگر صدیق را  ** تا به حشر افزون کنی تصدیق را 
  • Muhammed’de elde bulunan, görünüp duran yüzlerce kıyametti. Çünkü o, her hakikati,her sırrı çözüp bağlama yokluğunda hâl olmuş, hakiki varlığa ulaşmıştı. 750
  • پس محمد صد قیامت بود نقد  ** زانک حل شد در فنای حل و عقد 
  • Ahmet bu dünyaya ikinci defa doğmuştu. O, apaçık yüzlerce kıyametti.
  • زاده‌ی ثانیست احمد در جهان  ** صد قیامت بود او اندر عیان 
  • Ondan kıyameti sorup dururlar ve “Ey kıyamet, kıyamete ne kadar zaman var” derlerdi.
  • زو قیامت را همی‌پرسیده‌اند  ** ای قیامت تا قیامت راه چند 
  • Birisi o hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hâl diliyle “Mahşerden haşri soruyor” derdi.
  • با زبان حال می‌گفتی بسی  ** که ز محشر حشر را پرسید کسی 
  • İşte onun için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
  • بهر این گفت آن رسول خوش‌پیام  ** رمز موتوا قبل موت یا کرام 
  • Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim. 755
  • هم‌چنانک مرده‌ام من قبل موت  ** زان طرف آورده‌ام این صیت و صوت 
  • Kıyamet ol da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur.
  • پس قیامت شو قیامت را ببین  ** دیدن هر چیز را شرطست این