- Ehlibeyt’in Yezit’ten, Şimir’den çektikleri zulümleri, onlar tarafından uğradıkları sınanmaları sayıp dökerler, 780
- بشمرند آن ظلمها و امتحان ** کز یزید و شمر دید آن خاندان
- Sesleri ses verir, feryatları, bütün ovayı, çölü doldururdu.
- نعرههاشان میرود در ویل و وشت ** پر همیگردد همه صحرا و دشت
- Bir garip şair, âşure günü çölden geldi, o feryadı duydu.
- یک غریبی شاعری از راه رسید ** روز عاشورا و آن افغان شنید
- Şehri bırakıp o tarafa yürüdü, feryadın sebebini araştırmaya koyuldu.
- شهر را بگذاشت و آن سوی رای کرد ** قصد جست و جوی آن هیهای کرد
- Merak etti, bu gam nedir, bu yas kime tutuluyor diye soruşturmaya başladı.
- پرس پرسان میشد اندر افتقاد ** چیست این غم بر که این ماتم فتاد
- Herhalde bir ulu bey ölmüş olmalı diyordu; böyle bir topluluk, küçük iş değil. 785
- این رئیس زفت باشد که بمرد ** این چنین مجمع نباشد کار خرد
- Ben garibim siz buralısınız adını lâkaplarını söyleyin.
- نام او و القاب او شرحم دهید ** که غریبم من شما اهل دهید
- Adı neydi ne iş görürdü, nasıl adamdı? Bana bildirin de onun iyiliklerine ait bir mersiye söyleyeyim.
- چیست نام و پیشه و اوصاف او ** تا بگویم مرثیه ز الطاف او
- Ben şairim,bir mersiye düzüp okuyayım da,buradan bir yiyecek,bir azık parası alayım.
- مرثیه سازم که مرد شاعرم ** تا ازینجا برگ و لالنگی برم
- Bunu duyanların birisi dedi ki: Yahu, sen deli misin? Yoksa Şîa değilsin de Ehlibeyt düşmanı mısın?
- آن یکی گفتش که هی دیوانهای ** تو نهای شیعه عدو خانهای
- Âşure gününü, o gün şehit olan cana yas tutmanın yüzlerce yıl yaşamadan daha üstün olduğunu bilmiyor musun? 790
- روز عاشوار نمیدانی که هست ** ماتم جانی که از قرنی بهست
- Bu dert Müminin yanında değersiz olur mu hiç? Kulağın aşkı, küpenin değerincedir.
- پیش مومن کی بود این غصه خوار ** قدر عشق گوش عشق گوشوار
- Mümine göre o pâk nurun yası, yüzlerce Nuh tufanından da meşhurdur.
- پیش مومن ماتم آن پاکروح ** شهرهتر باشد ز صد طوفان نوح
- Şair’in,Halepteki Şiîleri kınayan sözleri
- نکته گفتن آن شاعر جهت طعن شیعه حلب
- Şair dedi ki: Doğru ama Yezit’in devri nerede? Bu yas buraya ne kadar da geç gelmiş?
- گفت آری لیک کو دور یزید ** کی بدست این غم چه دیر اینجا رسید
- Körler bile o kötülükleri gördüler, sağırların kulakları bile o hikâyeleri duydu.
- چشم کوران آن خسارت را بدید ** گوش کران آن حکایت را شنید
- Siz şimdiye kadar uyuyor muydunuz ki şimdi yas tutuyor, elbisenizi yırtıyorsunuz? 795
- خفته بودستید تا اکنون شما ** که کنون جامه دریدیت از عزا
- Ey uykuya dalanlar, kendinize ağlayın! Çünkü bu ağır uyku, çok kötü bir ölüm.
- پس عزا بر خود کنید ای خفتگان ** زانک بد مرگیست این خواب گران
- Allah’ya mensup ruh, zindandan kurtuldu. Neden elbisenizi yırtalım, niçin elimizi ısırıp duralım?
- روح سلطانی ز زندانی بجست ** جامه چه درانیم و چون خاییم دست
- Onlar ,din sultanlarıydı. Bağı kırdıkları zaman onlara sevinç çağıdır.
- چونک ایشان خسرو دین بودهاند ** وقت شادی شد چو بشکستند بند
- Devlet saymanına uçup gittiler; tomruğu,zinciri çözüp attılar.
- سوی شادروان دولت تاختند ** کنده و زنجیر را انداختند
- O gün devlet günüdür, güzellik ve saltanat günüdür. Bir zerrecik anlasan, bilsen bunun böyle olduğunu tasdik edersin? 800
- روز ملکست و گش و شاهنشهی ** گر تو یک ذره ازیشان آگهی
- Bilmiyor, anlamıyorsan yürü, kendine ağla. Çünkü göçmeyi mahşeri inkâr ediyorsun.
- ور نهای آگه برو بر خود گری ** زانک در انکار نقل و حشری
- Kendi harap dinine, harap gönlüne ağla ki bu eski topraktan başka bir şey görmüyor.
- بر دل و دین خرابت نوحه کن ** که نمیبیند جز این خاک کهن
- Görüyorsa neden yiğitleşmiyor, Allah’ya dayanmıyor; neden gözü tok değil?
- ور همیبیند چرا نبود دلیر ** پشتدار و جانسپار و چشمسیر
- Nerede yüzünde din şarabının verdiği nur? Denizi gördüysen hani cömert elin, avucun?
- در رخت کو از می دین فرخی ** گر بدیدی بحر کو کف سخی