- Bu nereden bilinir? Öldükten sonra dirilmeden. Öldükten sonra dirilmeyi ara da bundan az bahset. 820
- هی ز چه معلوم گردد این ز بعث ** بعث را جو کم کن اندر بعث بحث
- Dirilme gününün gelmesine şart önce ölmektir. Çünkü dirilme, ölümden sonradır.
- شرط روز بعث اول مردنست ** زانک بعث از مرده زنده کردنست
- Herkes yokluktan korkar, işte bütün âlem, bu yüzden yol sapıtmıştır. Halbuki yokluk, asıl sığınılacak yerdir.
- جمله عالم زین غلط کردند راه ** کز عدم ترسند و آن آمد پناه
- Bilgiyi nerede arayalım? Bilgiyi terk etmede. Barışı nerede umalım? Barıştan vazgeçmeden.
- از کجا جوییم علم از ترک علم ** از کجا جوییم سلم از ترک سلم
- Varlığı nerede arayalım? Varlığı terk etmede. Elmayı nereden umalım? Elden vazgeçmeden!
- از کجا جوییم هست از ترک هست ** از کجا جوییم سیب از ترک دست
- Ey güzel yardımcı, yok gören gözü varlığı görür bir hale getirmeye de kaadirsin sen. 825
- هم تو تانی کرد یا نعم المعین ** دیدهی معدومبین را هست بین
- Yokluktan meydana gelen göz, varlığı tamamı ile yok gördü.
- دیدهای کو از عدم آمد پدید ** ذات هستی را همه معدوم دید
- Fakat şu iki göz, değişti de nurlandı mı bu düzgün cihan mahşer olur.
- این جهان منتظم محشر شود ** گر دو دیده مبدل و انور شود
- Bu hamlara anlamak haram oldu da onun için bu hakikatler noksan göründü.
- زان نماید این حقایق ناتمام ** که برین خامان بود فهمش حرام
- Allah cömerttir ama güzelim cennetin nimetleri cehennemliğe haramdır.
- نعمت جنات خوش بر دوزخمی ** شد محرم گرچه حق آمد سخی
- O, ebedî ahde vefa edenlerden değildir, onun için de cennet balı, ağzına acı gelir. 830
- در دهانش تلخ آید شهد خلد ** چون نبود از وافیان در عهد خلد
- Müşteri olmadıkça alış veriş etmeye eliniz oynar mı?
- مر شما را نیز در سوداگری ** دست کی جنبد چو نبود مشتری
- Birisi gelir, mallara bakar, fakat bakmakla alıcı olmaz ki. O ahmak bakış ancak alay içindir.
- کی نظاره اهل بخریدن بود ** آن نظاره گول گردیدن بود
- Bu kaça? Şu kaça? Diye sorar, dolaşır. Fakat vakit geçirmek, içinden de gülüp eğlenmek için.
- پرس پرسان کین به چند و آن به چند ** از پی تعبیر وقت و ریشخند
- Usancından gelir, senden kumaş ister. Fakat ne müşteridir ne de kumaş arar.
- از ملولی کاله میخواهد ز تو ** نیست آن کس مشتری و کالهجو
- Kumaşı yüz kere görür, yüz kere geri verir. O nerede kumaş ölçecek? Yel ölçer poyraz biçer! 835
- کاله را صد بار دید و باز داد ** جامه کی پیمود او پیمود باد
- Nerede müşterinin gelişi, alışverişi, nerede bir serserinin alayı, gönül eğleyişi?
- کو قدوم و کر و فر مشتری ** کو مزاح گنگلی سرسری
- Cebinde bir habbe bile yoktur. Ancak gevezelik eder, yoksa nereden cüppe alacak?
- چونک در ملکش نباشد حبهای ** جز پی گنگل چه جوید جبهای
- Alışveriş için sermaye yoktur; artık onun çirkin suratı nedir, alayı, gevezeliği ne oluyor?
- در تجارت نیستش سرمایهای ** پس چه شخص زشت او چه سایهای
- Bu dünya pazarında sermaye altındır, orada da aşk ve iki ıslak göz.
- مایه در بازار این دنیا زرست ** مایه آنجا عشق و دو چشم ترست
- Kim eli boş pazara giderse ömrü geçer, tamamı ile ham ve eli boş olarak geri döner. 840
- هر که او بیمایهی بازار رفت ** عمر رفت و بازگشت او خام تفت
- Kardeş neredeydin? Hiçbir yerde. Ne pişirdin? Hiçbir şey!
- هی کجا بودی برادر هیچ جا ** هی چه پختی بهر خوردن هیچ با
- Müşteri ol da elim oynasın, gebe olan madenimden lâl doğsun.
- مشتری شو تا بجنبد دست من ** لعل زاید معدن آبست من
- Fakat müşteri, gevşek ve soğuk bile olsa yine sen onu çağır. Çünkü böyle emredilmiştir.
- مشتری گرچه که سست و باردست ** دعوت دین کن که دعوت واردست
- Doğan kuşunu uçur, ruh güvercinini tut. Dâvet yolunda Nuh’un yolunda yürü.
- باز پران کن حمام روح گیر ** در ره دعوت طریق نوح گیر