- Birisi, büyük bir zatın evinin kapısında sahur davulu çalmakta idi.
- آن یکی میزد سحوری بر دری ** درگهی بود و رواق مهتری
- Gece yarısı aşk ile şevk ile davul çalıyordu. Ona kabiliyetli birisi dedi ki:
- نیمشب میزد سحوری را به جد ** گفت او را قایلی کای مستمد
- Evvelâ bu davulu, seher vakti çal, gece yarısı bu kepazelik olmaz.
- اولا وقت سحر زن این سحور ** نیمشب نبود گه این شر و شور
- Bir de ey hevesli adam, şunu da bil ki bu evde hiç kimse yok.
- دیگر آنک فهم کن ای بوالهوس ** که درین خانه درون خود هست کس
- Burada şeytandan, periden başka kimse yokken ne diye vaktini zayediyorsun? 850
- کس درینجا نیست جز دیو و پری ** روزگار خود چه یاوه میبری
- Tefi, davulu birisi duysun diye çalıyorsan duyacak kulak nerede? Bunu anlamak için akıl lâzım, fakat akıl hani?
- بهر گوشی میزنی دف گوش کو ** هوش باید تا بداند هوش کو
- Davulcu dedi ki: Sen sözünü bitirdin şimdi cevabımı dinle de şaşırıp kalma.
- گفت گفتی بشنو از چاکر جواب ** تا نمانی در تحیر و اضطراب
- Sence şimdi gece yarısı ama bence neşe sabahı yaklaştı.
- گرچه هست این دم بر تو نیمشب ** نزد من نزدیک شد صبح طرب
- Her sınıklık bence kutlu bir hale geldi. Bütün geceler, gözüme gündüz kesildi.
- هر شکستی پیش من پیروز شد ** جمله شبها پیش چشمم روز شد
- Nil ırmağı sana kandır ama bence kan değil, sudur ey akıllı kişi. 855
- پیش تو خونست آب رود نیل ** نزد من خون نیست آبست ای نبیل
- Sence o demirdir, tunçtur ama Davut peygambere mumdur.
- در حق تو آهنست آن و رخام ** پیش داود نبی مومست و رام
- Dağ, sana karşı ağırdır, cansızdır, fakat Davut’un önünde usta bir çalgıcı, bir okuyucudur.
- پیش تو که بس گرانست و جماد ** مطربست او پیش داود اوستاد
- Senin önünde o kırık taşlar susarlar. Fakat Ahmed’in önünde fasih bir hale gelir, hamdü senada bulunurlar.
- پیش تو آن سنگریزه ساکتست ** پیش احمد او فصیح و قانتست
- Senin önünde mescidin sütunu ölüdür, fakat Ahmed’e karşı gönlünü aldırmış bir âşıktır.
- پیش تو استون مسجد مردهایست ** پیش احمد عاشقی دل بردهایست
- Cihanın bütün cüzüleri halkın önünde ölüdür, Allah’ya karşı bilgi sahibi ve muti. 860
- جمله اجزای جهان پیش عوام ** مرده و پیش خدا دانا و رام
- Bu evde bu konakta kimse yok, neden bu davulu çalıyorsun, dedin.
- آنچ گفتی کاندرین خانه و سرا ** نیست کس چون میزنی این طبل را
- Bu halk, Allah için paralar verir, yüzlerce hayrın temelini atar, mescitler yaparlar.
- بهر حق این خلق زرها میدهند ** صد اساس خیر و مسجد مینهند
- Sarhoş âşıklar gibi uzun bir yol olan Hacca giderler, seve seve canları ile, malları ile oynarlar.
- مال و تن در راه حج دوردست ** خوش همیبازند چون عشاق مست
- Hiç o evde kimse yok derler mi? Ev sahibi, ev içinde gizlenen cana benzer.
- هیچ میگویند کان خانه تهیست ** بلک صاحبخانه جان مختبیست
- Allah nuru ile ışıklanan, sevgilinin konağını dolu görür. 865
- پر همیبیند سرای دوست را ** آنک از نور الهستش ضیا
- Nice dolu ve kalabalık konaklar vardır ki işin sonunu görenler, onları boş görürler.
- بس سرای پر ز جمع و انبهی ** پیش چشم عاقبتبینان تهی
- Kimi dilersen Kâbe’de ara da derhal önünde beliriversin.
- هر که را خواهی تو در کعبه بجو ** تا بروید در زمان او پیش رو
- Ziynetli ve yüce olan bir suret, nasıl olur da Allah yurdu olmaz, boş olur?
- صورتی کو فاخر و عالی بود ** او ز بیت الله کی خالی بود
- Ona kapı kapanmaz, o geldi mi derhal açılır. Fakat başkaları, aşkla değil, ihtiyaçlardan gelirler.
- او بود حاضر منزه از رتاج ** باقی مردم برای احتیاج
- Hacca gidenler, neden bu ses duymadan “Lebbeyk” deyip duruyoruz derler mi? 870
- هیچ میگویند کین لبیکها ** بیندایی میکنیم آخر چرا