English    Türkçe    فارسی   

6
920-944

  • Yıldızlar da konak konak koşarlar. Her kutlu ve kutsuz şeyin bineği olurlar. 920
  • Felekteki yıldızlar, uzak olduklarından, duyguların da tembel ve gevşek olup iz izleyemediklerinden onların hakikatini bilemezsin.
  • Bizim göz, kulak ve akıl yıldızlarımız, gece nerededir, uyanıkken nerede?
  • Gâh kutlulukla, vuslatta, gönülleri hoş. Gâh kutsuzlukla, ayrılıkta kendilerinden geçmişlerdir.
  • Felekteki ay, böyle dönüp durdukça bazen kapkaranlıktır bir zamanda apaydınlık.
  • Gâh balla süt gibi bahar ve yaz olur, gâh, bir ölüm yerine benzeyen kış, zemheri gelir çatar, karlar yağar. 925
  • Külli olan şeyler bile onun önünde top gibi yuvarlanıp durur, çevgânına tâbi olur, secde eder.
  • Sen ey gönül, bu yüz binlerce varlık içinden bir cüzüsün, nasıl olur da onun hükmüne karşı kararsız bir hale gelmezsin?
  • Beyin emrindeki ata dön, at gâh ahırda mahpustur, gâh gezer dolaşır.
  • Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra.
  • Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Allah onu bir tutulmaya uğratır. 930
  • Sen de aklını başına devşir de tutulma yerine düşmemeye savaş, bu suretle de tencere gibi yüzü kara bir hale gelme.
  • Buluta da öyle yürüme, böyle yürü diye ateşten kırbaç vururlar.
  • Filân ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.
  • Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma.
  • Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin. 935
  • Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.
  • Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.
  • İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.
  • Babacığım, bundan geç, nevruz oldu, halk, Allah lütfuna ulaştı, herkesin ağzına tat geldi.
  • Yine ırmağımıza can suyu geldi. Yine padişahımız köyümüze kondu. 940
  • Baht, salınıp gezmede, eteğini sürmede, tövbeyi bozma zamanı geldi diye naralar atmadadır.
  • Yine sel geldi, tövbeyi silip süpürdü. Bekçi uykuya daldı, fırsat vakti gelip çattı.
  • Her mahmur, şarap içti, sarhoş oldu. Bu gece varımızı, yoğumuzu rehine koyacağız.
  • O canlara canlar katan lâl şarapla, lâl içinde lâl olduk, lâl içinde lâl kesildik.