Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir âlim bile olsa (kendiliğinden bilemez, ona de ki: işte Husâmeddin buracıktadır. O yüce bir kitaptır ondan öğren)
طالب این سر اگر علامهای است ** نک حسام الدین که سامی نامهای است
Tavşanın aslan huzuruna gelmesi, aslanın ona kızması
رسیدن خرگوش به شیر و خشم شیر بر وی
Aslanın kızgınlığı arttı, titizlendi. Baktı ki tavşan, uzaktan geliyor. 1150
شیر اندر آتش و در خشم و شور ** دید کان خرگوش میآید ز دور
Korkusuz ve çalımlı bir tavırla hiddetli, titiz, kızgın, suratı asık bir halde koşmakta.
میدود بیدهشت و گستاخ او ** خشمگین و تند و تیز و ترش رو
Çünkü müteessir ve zebun bir halde gelişten suçluluk anlaşılır. Ama cesurluk her türlü şüpheyi giderir.
کز شکسته آمدن تهمت بود ** وز دلیری دفع هر ریبت بود
Aslanın hizasına yaklaşıp ilerleyince aslan bağırdı: “Bire adam evlâdı olmayan!
چون رسید او پیشتر نزدیک صف ** بانگ بر زد شیرهای ای ناخلف
Ben ki filleri parça parça etmişim; ben ki erkek aslanların kulağını burmuşum;
من که گاوان را ز هم بدریدهام ** من که گوش پیل نر مالیدهام
Bir tavşan parçası kim oluyor ki böyle benim emrimi ayakaltına atsın! 1155
نیم خرگوشی که باشد که چنین ** امر ما را افکند او بر زمین
Tavşan uykusunu ve gafletini bırak; ey eşek, bu aslanın kükreyişini dinle!”
ترک خواب غفلت خرگوش کن ** غرهی این شیر ای خر گوش کن
Tavşanın mazeretini söylemesi ve aslana yaltaklanması
عذر گفتن خرگوش
Tavşan dedi ki: “Eğer efendimiz affederlerse aman dileyeceğim, mazeretim var.”
گفت خرگوش الامان عذریم هست ** گر دهد عفو خداوندیت دست
Aslan “Ey ahmaklardan arta kalan, bu ne biçim özür? Padişahlar huzuruna bu zaman mı gelinir?
گفت چه عذر ای قصور ابلهان ** این زمان آیند در پیش شهان
Sen vakitsiz öten horozsun başını kesmeli. Ahmağın mazereti dinlenmez.
مرغ بیوقتی سرت باید برید ** عذر احمق را نمی شاید شنید
Ahmağın özrü kabahatinden beter olur. Cahilin özrü her ilmin zehridir. 1160
عذر احمق بدتر از جرمش بود ** عذر نادان زهر هر دانش بود
Ey tavşan! Senin özründe bilgi yok. Ben tavşan değilim ki kulağıma sokasın” dedi.
عذرت ای خرگوش از دانش تهی ** من چه خرگوشم که در گوشم نهی
Tavşan “Padişahım, adam olmayanı da adam sırasına koy; zulüm görenin mazeretine kulak ver!
گفت ای شه ناکسی را کس شمار ** عذر استم دیدهای را گوش دار
Hele mevkiinin sadakası olarak yolunu şaşıranı kendi yolundan sürme!
خاص از بهر زکات جاه خود ** گمرهی را تو مران از راه خود
Bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır.
بحر کاو آبی به هر جو میدهد ** هر خسی را بر سر و رو مینهد
Deniz, bu kereminden dolayı eksilmez; ihsanı yüzünden aşağılaşmaz” dedi. 1165
کم نخواهد گشت دریا زین کرم ** از کرم دریا نگردد بیش و کم
Aslan dedi ki: “Ben yerinde ve lâyık olana kerem ve ihsanda bulunurum; herkesin elbisesini boyuna göre biçerim.”
گفت دارم من کرم بر جای او ** جامهی هر کس برم بالای او
Tavşan “Dinle, eğer lûtfa lâyık değilsem kahır ejderhasının önüne baş koydum, ne yaparsan yap!
گفت بشنو گر نباشم جای لطف ** سر نهادم پیش اژدرهای عنف
Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم
Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı. 1170
شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد
Ben ona “Biz padişahlar padişahının kuluyuz, o kapının iki küçük kapı yoldaşıyız” dedim.
گفتمش ما بندهی شاهنشهایم ** خواجهتاشان که آن درگهایم
Dedi ki: “Utan be! Padişahlar padişahı dediğin kim oluyor? Benim huzurumda öyle her adam olamayanın adını anma!
گفت شاهنشه که باشد شرم دار ** پیش من تو یاد هر ناکس میار
Eğer huzurumdan iki adım ileri atarsan seni de, padişahını da paramparça ederim.”
هم ترا و هم شهت را بر درم ** گر تو با یارت بگردید از درم
“Beni bırak, bir kerecik daha padişahımın yüzünü görüp seni haber vereyim” dedim.
گفتمش بگذار تا بار دگر ** روی شه بینم برم از تو خبر
Dedi ki: “Yoldaşını huzurumda rehin bırak; yoksa sen benim kanunumca kurbansın.” 1175
گفت همره را گرو نه پیش من ** ور نه قربانی تو اندر کیش من
Ona çok yalvardık, hiç fayda etmedi. Yoldaşımı alıp beni yalnız bıraktı.
لابه کردیمش بسی سودی نکرد ** یار من بستد مرا بگذاشت فرد
Arkadaşım hem şişmanlık ve letafetçe, hem de güzellik ve irilik bakımından benim üç mislimdi.
یارم از زفتی دو چندان بد که من ** هم به لطف و هم به خوبی هم به تن
Bundan böyle o aslan tarafından bu yol kapanmıştır, böyle bir düşman yüzünden, Padişahım, yol bağlıdır.
بعد از این ز آن شیر این ره بسته شد ** رشتهی ایمان ما بگسسته شد
Bundan sonra tahsisattan ümidini kes. Ben doğru söylüyorum, doğru söz acıdır.
از وظیفه بعد از این اومید بر ** حق همیگویم ترا و الحق مر
Sana tahsisat lâzımsa yolu temizle. Haydi gel, o pervasızı oradan kaldır!” dedi. 1180
گر وظیفه بایدت ره پاک کن ** هین بیا و دفع آن بیباک کن
Aslanın tavşana cevap vermesi ve onunla gitmesi
جواب گفتن شیر خرگوش را و روان شدن با او
Aslan dedi ki : “Bismillah, haydi gel bakalım, nerede o? Doğru söylüyorsan düş önüme!
گفت بسم الله بیا تا او کجاست ** پیش در شو گر همیگویی تو راست
Onun da cezasını vereyim, onun gibi yüz tanesinin de. Fakat bu sözün yalansa seni cezalandırırım.”
تا سزای او و صد چون او دهم ** ور دروغ است این سزای تو دهم
Tavşan; onu, kurduğu dolaba düşürmek için kılavuz gibi öne düştü.
اندر آمد چون قلاووزی به پیش ** تا برد او را به سوی دام خویش
Nişan koyduğu bir kuyuya doğru yola çıktılar. Aslana derin bir kuyuyu tuzak yapmıştı.
سوی چاهی کاو نشانش کرده بود ** چاه مغ را دام جانش کرده بود
Her ikisi de kuyunun bulunduğu yere yaklaştılar. İşte sana hilebaz, saman altından su yürüten bir tavşan! 1185
میشدند این هر دو تا نزدیک چاه ** اینت خرگوشی چو آبی زیر کاه
Su bir saman çöpünü ovaya götürür ama bir dağı nasıl sürükler acaba?
آب کاهی را به هامون میبرد ** آب کوهی را عجب چون میبرد
Onun hile tuzağı aslana kemenetti. Ne tuhaf tavşan ki bir aslanı avlıyor!
دام مکر او کمند شیر بود ** طرفه خرگوشی که شیری میربود
Bir Mûsâ, Firavun’u askeriyle, başındaki kalabalıkla Nil nehrinde öldürür;
موسیی فرعون را با رود نیل ** میکشد با لشکر و جمع ثقیل
Bir sivrisinek yarım kanadıyla pervasızca başın beynini yarar.
پشهای نمرود را با نیم پر ** میشکافد بیمحابا درز سر
Düşman sözü dinleyenin hali budur. Hasetçinin dostu olanın uğradığı cezayı gör! 1190
حال آن کاو قول دشمن را شنود ** بین جزای آن که شد یار حسود
Hâmân’ı dinleyen Firavunun, Şeytan’ı dinleyen Nemrûd’un hali budur.
حال فرعونی که هامان را شنود ** حال نمرودی که شیطان را شنود
Düşman her ne kadar dostça söylerse de, her ne kadar taneden, yemden bahsederse de sen onu tuzak bil!
دشمن ار چه دوستانه گویدت ** دام دان گر چه ز دانه گویدت
Sana şeker verirse sen bunu zehir bil, bir lütufta bulunursa onu kahır bil!
گر ترا قندی دهد آن زهر دان ** گر به تن لطفی کند آن قهر دان
Kaza gelince kabuktan başka bir şey göremez, düşmanları dostlardan ayıramazsın.
چون قضا آید نبینی غیر پوست ** دشمنان را باز نشناسی ز دوست
Böyle olunca yalvarmaya başla, ağlayıp inlemeye, tesbihe, oruca devam et! 1195
چون چنین شد ابتهال آغاز کن ** ناله و تسبیح و روزه ساز کن
“Rabbim, sen gaipleri bilirsin. Günahtan dolayı bizden intikam alma” diye yalvar, yakar!
ناله میکن کای تو علام الغیوب ** زیر سنگ مکر بد ما را مکوب
“Ey aslanları yaratan! Eğer biz bir köpeklik etmişsek bu pusudan bizim üstümüze aslanı saldırma!
گر سگی کردیم ای شیر آفرین ** شیر را مگمار بر ما زین کمین
Güzel suya ateş şeklini, ateşe de su letafini verme!” diye niyaz et!
آب خوش را صورت آتش مده ** اندر آتش صورت آبی منه