English    Türkçe    فارسی   

1
1246-1295

  • Âdem’in gözü Tanrı’nın pâk nuru ile gördüğünden adların hakikati ve içyüzü ona ayan oldu.
  • Melekler onda Hak nurunu görüce hepsi, ona yüzüstü secdeye vardılar.
  • Adını andığım şu Âdem’i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten âcizim!
  • Âdem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü.
  • Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi? 1250
  • Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayretteyken tabiatı, buğdaya doğru koştu.
  • Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
  • Âdem hayretten kurtulup tekrar yola gelince gördü ki hırsız eşyayı iş yerinden götürmüş!
  • “ Rabbena İnnâ zalemnâ” deyip âh etmeye başladı. Yani “karanlık bastı, yol kayboldu” dedi.
  • Bu kaza, güneşi örten bir buluttur. Aslan ve ejderha bile ondan feryat ve figan etmektedir. 1255
  • “Kaza ve kader zuhur edince bir tuzağı bile görmüyorsam bo yolda cahil olan yalnız ben değilim ya!”
  • Zorlamayı bırakıp feryad ü figana koyulan kişi me kutlu kişidir; o, iyi bir işe sarılmıştır.
  • Eğer kaza, seni gece gibi sararsa sonunda yine elinden tutacak odur;
  • Yüz kere canına kastederse yine sana can veren derdine derman olan kazadır.
  • Bu kaza yüz kere yolunu kesse de yine senin çadırını göklerin üstüne kurar. 1260
  • Seni eminlik mülküne götürmek için bu korkutmasını inayet bil!
  • Bu sözün sonu gelmez, söz de uzadı. Sen tavşanla aslan hikâyesini dinle!
  • Kuyuya yaklaşınca aslanın yanında, tavşanın geri çekilmesi
  • Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü.
  • Dedi ki: “Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme, ileri gel!”
  • Tavşan “Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor, yüreğim yerinden oynadı. 1265
  • Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
  • Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
  • Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
  • Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.
  • Peygamber insanları ayırt etmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi. 1270
  • Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı, sevgi kalbinde tut!
  • Kırmızı yüz, sahibinin refah ve saadetine delâlet eder, sarı yüz, sahibinin meşakkat ve belâ içinde olduğunu bildirir.
  • Elimi, ayağımı alana, yüzümün rengini uçurana, kuvvetimi giderene, çehremi bozana uğradım.
  • Önüne geleni kırma, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım.
  • Adamları, hayvanları, cemadat ve nebatatı mat edene rastladım. 1275
  • Bunlar cüziyattır, külliyatın da onun yüzünden renkleri sararmış, kokuları bozulmuştur.
  • Cihan; gâh sabredip gâh şükrettikçe bağlar, bahçeler, gâh giyinir, gâh çırçıplak kalır;
  • Güneş, ateş renginde doğmuşken diğer bir saatte baş aşağı batar;
  • Göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtiraka uğrarlar;
  • Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilâl olur; 1280
  • Çok sakin ve edepli olan bu yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür;
  • Nice dağlar, bu ansızın gelen felâketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermişlerdir!
  • Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir:
  • Ruhun kız kardeşi olan lâtif su, bir gölcükte sarı, acı ve bulanık bir hale gelir;
  • Azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir! 1285
  • Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, aklının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil!
  • Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
  • Gâh en altta, gâh ortada, gâh en tepede. Onda da bölük bölük kutlu ve yomsuz zamanlar var!
  • Ey külliyat ile karışmış olan, ey insan! Basit cisimlerin halini de kendinden kıyas et!
  • Külliyatın böyle hastalıkları, böyle dertleri olunca onların cüzülerinin yüzü nasıl sararmaz? 1290
  • Hele birbirlerine zıt olan şeylerden; su, toprak, ateş ve yelden meydana gelmiş cüzü…
  • Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey, bu koyunun kurda gönül vermesidir!
  • Sağlık, zıtların sulhüdür; aralarında savaşın başlamasını da ölüm bil!
  • Tanrı’nın lûtfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıdda, vefakârlık hususunda bir ülfet vermiştir.
  • Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fâni olmasına şaşılır mı?” 1295