English    Türkçe    فارسی   

1
1285-1334

  • Azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir! 1285
  • Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, aklının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil!
  • Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
  • Gâh en altta, gâh ortada, gâh en tepede. Onda da bölük bölük kutlu ve yomsuz zamanlar var!
  • Ey külliyat ile karışmış olan, ey insan! Basit cisimlerin halini de kendinden kıyas et!
  • Külliyatın böyle hastalıkları, böyle dertleri olunca onların cüzülerinin yüzü nasıl sararmaz? 1290
  • Hele birbirlerine zıt olan şeylerden; su, toprak, ateş ve yelden meydana gelmiş cüzü…
  • Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey, bu koyunun kurda gönül vermesidir!
  • Sağlık, zıtların sulhüdür; aralarında savaşın başlamasını da ölüm bil!
  • Tanrı’nın lûtfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıdda, vefakârlık hususunda bir ülfet vermiştir.
  • Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fâni olmasına şaşılır mı?” 1295
  • Tavşan aslana bu çeşit nasihatler verip “Ben bu sebepler yüzünden geriledim” dedi.
  • Tavşanın ayağını geri çekmesindeki sebebi, aslanın ciddiyetle sorması
  • Aslan dedi ki: “Sen bu sebepleri bırak da şu geriye çekilmenin sebebini söyle, benim maksadım o.”
  • Tavşan, “O aslan, bu kuyuda oturuyor; bu kalenin içinde bütün afetlerden emin!” dedi.
  • Aklı olan kimse oturmak için kuyu dibini seçmiştir. Çünkü gönül sefaları halvetler.
  • Kuyunun karanlığı, halkın verdiği karanlıklardan daha iyidir. Halkın ayağını tutan, halkla karışıp görüşen; başını kurtaramamış, selâmete erişememiştir. 1300
  • Aslan “İleri yürü. Benim açacağım yara, onu kahreder, bir bak, o aslan orada mı? “ dedi.
  • Tavşan “Ben o ateşten bir kere yanmışım. Sen beni kucağına alırsan,
  • Ey kerem madeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim” dedi.
  • Aslanın kuyuya bakıp kendinin ve tavşanın aksini görmesi
  • Aslan onu kucağına aldı. O da aslanın himayesinde kuyuya kadar vardı.
  • Kuyunun içine, suya bakınca aslanın ve onun aksi, sı içinde parıldadı. 1305
  • Aslan su içinde parıldayan aksini gördü. Suda bir aslan şekliyle kucağında şişman bir tavşan şekli gördü.
  • Su içinde düşmanını görünce, tavşanı bırakıp kuyu içine sıçradı.
  • Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Çünkü yaptığı zulüm, kendi başına geldi.
  • Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur; bütün âlimler böyle dediler:
  • Daha ziyade zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet “daha kötüye, daha kötü ceza verilir” buyurmuştur. 1310
  • Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.
  • İpekböceği gibi kendi etrafını örme; kendine kuyu kazarsan bari kararlıca kaz!
  • Zayıfları sen yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur’an’dan “İZa câe nasrullah” ı oku
  • Sen filsen, düşmanın senden ürkmüşse sana ceza olarak işte ebabil kuşu gelip çattı.
  • Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar. 1315
  • Sen birisini dişinle ısırıp ta kan içinde bırakırsan diş ağrısına tutulunca ne yaparsın?
  • Aslan, kuyuda kendisini görünce hiddetinden o anda kendini düşmanından ayırt edemedi.
  • Kendi aksini kendi düşmanı sandı, hulâsa, kendisine kılıç çekti.
  • Ey adam! İnsanlarda gördüğün birçok zulümler, senin huyundur; sen, kendi huyunu onlarda görüyorsun.
  • Senin varlığın, nifakın, zulmün, gafletin onlara aksetmiştir. 1320
  • Sen o sun, sen kendini yaralamaktasın. O anda lânet ipliğini kendine, kendin dokuyorsun!
  • O kötülüğü sen kendinde açıkça görmüyorsun. Görsen kendine kendin, candan düşman olurdun.
  • Ey ahmak! Kendine saldıran o aslan gibi sen de kendine saldırıyorsun.
  • Ahlâkının künhüne erişir, hakikatini anlarsan o adam olmamazlığın senden olduğunu bilirsin.
  • Aslan; başka bir aslan gibi görünen şeklin, kendi aksinden ibaret olduğu kuyu dibinde zahir oldu. 1325
  • Bir zayıfın dişini söken, o ters gören aslanın işini işlemektedir.
  • Ey başkasının yüzünde kötü bir ben gören! Gördüğün kendi beninin aksidir, ondan nefret etme!
  • “Müminler birbirinin aynasıdır.” Bu haberi Peygamber’den rivayet etmediler mi?
  • Gözünün önüne gök renkli bir cam koymuşsun, o sebepten âlem sana gök görünüyor.
  • Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil. Kendine kötü de, başkasına deme! 1330
  • Eğer mümin, Tanrı nuruyla bakmamış olaydı; gaip mümine bütün çıplaklığıyla nasıl görünürdü?
  • Fakat sen Tanrı nuruyla değil, Tanrı ateşiyle baktığından kötülükte kaldın, iyilikten gafil oldun;
  • Ey gama, kedere dalmış adam! Azar azar ateşe nur serp ki ateşin nura dönsün.
  • Ya Rabbi, sen de o tertemiz suyu serp de âlemin şu ateşi tamamıyla nur olsun.