English    Türkçe    فارسی   

1
1357-1406

  • O zaman, bütün hayvanlar, sevinçli bir halde gülüp oynayarak, onun yüzünü öptüler,
  • Etrafına halka oldular. O, çırağ gibi ortalarındaydı. Bütün sahradakiler, ona secde ettiler.
  • “Sen gökten inen bir melek misin, yoksa peri misin? Hayır, ne meleksin, ne peri! Sen, erkek aslanların Azrâilisin
  • Ne olursan ol; canımız sana kurban olsun! Ona galip geldin, elin, kolun sağ olsun! 1360
  • Tanrı bu suyu, senin arkından akıttı; eline, koluna aferin!
  • Bir daha söyle! Onu hile ile nasıl inandırdın; o zalimi, düzenle nasıl kahrettin?
  • Bir daha söyle ki hikâyen dertlere derman, canlara merhem olsun!
  • Bir daha söyle ki o sitemkârın zulmünden canlarımızda yüz binlerce yaralar var” dediler.
  • Tavşan dedi ki: “Ey ulular! Tanrı yardım etti, yoksa dünyada bir tavşan kim oluyor ki? 1365
  • Koluma kuvvet, kalbime nur verdi; kalp nuru da elime ayağıma kudret verdi.
  • Üstünlükler, Hak’tan gelir, hallerin değişmesi de ondandır.
  • Allah, bu teyit ve takviyesini zaman zaman, nevbet be-nevbet zan ehline de, basiret ehline de gösterir. (T.M. 1367)
  • Tavşanın av hayvanlarına “buna sevinmeyin” diye nasihat etmesi
  • Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbetle mukayyetsin, hürlük taslama!
  • Saltanatı nöbetten üstün olan, ikbali ebedî bulunan nöbet davulunu yedi yıldızdan üstün bir yerde çalarlar. 1370
  • Nöbetten üstün olanlar, bâki padişahlardır; onlar daima ruhlara sâkidir.
  • Bir iki gün su içmeyi terk edersen ağzını ebediyet şarabına daldırır, o hakikat şarabını içersin
  • “ Küçük muharebeden büyük muharebeye döndük “ sözünün tefsiri
  • Ey padişahlar! Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir hasım var.
  • Bunu öldürmek, aklın fikrin işi değil. İçerideki aslan; öyle tavşan maskarası olmaz.
  • Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti denizlerle eksilmez. 1375
  • Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin harareti ve coşkunluğu azalmaz.
  • Taşlar, taş yürekli kâfirler; ağlayıp inleyerek mahcup bir halde cehenneme girerler.
  • Hak’tan ona şu nida gelmedikçe bu kadar azaba da kanaat etmez:
  • “Doydun mu” denir. O, kurt ve sırtlan gibi “Hayır, doymadım” der. İşte sana ateş, işte sana hararet!
  • Bütün bir âlemi, bir lokma edip yutar da yine midesi “Daha fazla yok mu” diye bağırır. 1380
  • Nihayet Hak, onun üstüne Lâmekân âleminden ayağını koyar da işte o vakit derhal sakinleşir.
  • Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için cüzüler daima küllün tabiatındadır.
  • Nefsi öldürecek ayak da ancak Hakk’ın ayağıdır. Zaten nefsin yayını Hak’tan gayrı kim çekebilir?
  • Yaya ancak doğru ok koyarlar. Bu yayın ters ve eğri okları da vardır.
  • Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul! Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yok. 1385
  • Dış savaşından kurtulunca iç savaşına yüz tuttum.
  • Biz şimdi küçük muharebeden döndük; Peygamber’le beraber büyük muharebedeyiz.
  • Tanrı’dan denizleri yaran bir kuvvet isterim ki bu Kaf dağını iğne ile yerinden koparıp atayım.
  • Şunu bil ki safları bozup dağıtan aslanla savaşmak kolaydır, asıl aslan, nefsini mağlup edendir. “
  • Rum Kayseri elçisinin, Emîrülmü’minin Ömer’e – Tanrı ondan razı olsun – gelip Ömer’in kerametini görmesi
  • Rum Kayseri’den, Medine’de Ömer’e uzak çölleri aşarak bir elçi geldi. 1390
  • Medine halkına “Halifenin köşkü nerededir ki atımı, eşyamı oraya çekeyim” dedi.
  • Halk, dedi ki: “Onun köşkü yok; Ömer’in köşkü, ancak aydın canıdır.
  • Gerçi emir diye adı sanı duyulmuşsa da onun, yoksullar gibi ancak bir kulübeciği var.
  • Kardeş, onun köşkünü nasıl görebilirsin? Gönül gözünde kıl bitmiş!
  • Gönül gözünü kıldan ve hastalıktan arıt, sonra köşkünü görmeyi gözet. 1395
  • Kimin canı, heveslerden arınmışsa derhal tertemiz Tanrı tapusunu, Tanrı dergâhını görür.
  • Muhammed, bu ateşten, bu dumandan temizlendiğinden nereye yüz çevirse orada Allah cemalini gördü.
  • Seni kötülüğe sevk eden vesveselere yoldaş oldukça “Semme vechullah”ı nasıl bilebilirsin?
  • Kimin kalbinde kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür.
  • Yıldızların içinde ay nasıl görünürse başkaları arasında Tanrı da öyle görünür. 1400
  • Fakat iki parmağını iki gözünün üstüne koy: bir şey görebilir misin? İnsaf et!
  • Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom, nefsin parmağında.
  • Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
  • Nuh’un ümmeti, Nuh’a “Nerede sevap?” dediler. Nuh “duymamak, görmemek için elbisenize büründüğünüz cihette.
  • Elbiselerinize bürünüp yüzünüzü, başınızı sardınız; ondan dolayı gözünüz olduğu halde görmediniz” dedi. 1405
  • İnsan gözden ibarettir. Geri kalanı bir deridir. Göz de, dostu gören göze derler.