طیبات از بهر که للطیبین ** یار را خوش کن برنجان و ببین
Ey gönül! Cebirle ihtiyarı birbirinden ayırt etmek için bir misal getir ki ikisini de anlayasın:
یک مثال ای دل پی فرقی بیار ** تا بدانی جبر را از اختیار
Titreme illetinden dolayı titreyen bir el, bir de senin titrettiğin el...
دست کان لرزان بود از ارتعاش ** و آن که دستی را تو لرزانی ز جاش
Her iki hareketi de bil ki Tanrı yaratmıştır; fakat bu hareketi onunla mukayeseye imkân yoktur.
هر دو جنبش آفریدهی حق شناس ** لیک نتوان کرد این با آن قیاس
İhtiyarınla el oynatmadan pişman olabilirsin; fakat titreme illetine müptelâ bir adamın pişman olduğunu ne vakit gördün?
ز آن پشیمانی که لرزانیدیاش ** مرتعش را کی پشیمان دیدیاش
Anlayışı kıt biriside şu cebir ve ihtiyar meselesine yol bulsun, bu işi anlasın diye söylediğimiz bu söz, aklî bir söz, aklî bir bahistir. Fakat zaten bu hilekâr akıl, akıl değildir ki.1500
بحث عقل است این چه عقل آن حیلهگر ** تا ضعیفی ره برد آن جا مگر
Aklî bahis, inci ve mercan bile olsa can bahsi, başka bir bahistir.
بحث عقلی گر در و مرجان بود ** آن دگر باشد که بحث جان بود
Can bahsi başka bir makamdır, can şarabının başka bir kıvamı vardır.
بحث جان اندر مقامی دیگر است ** بادهی جان را قوامی دیگر است
Akıl bahisleri hüküm sürdüğü sırada Ömer’le Ebülhakem sırdaştı.
آن زمان که بحث عقلی ساز بود ** این عمر با بو الحکم هم راز بود
Fakat Ömer, akıl âleminden can âlemine gelince can bahsinde Ebülhakem, Ebucehil oldu.
چون عمر از عقل آمد سوی جان ** بو الحکم بو جهل شد در حکم آن
Ebucehil, cana nispetle esasen cahil olmakla beraber his ve akıl bakımından kâmildi.1505
سوی حس و سوی عقل او کامل است ** گر چه خود نسبت به جان او جاهل است
Akıl ve bahsi, bil ki eser, yahut sebeptir (Onunla müessir ve müsebbip anlaşılır). Can bahsi ise büsbütün şaşılacak bir şeydir.
بحث عقل و حس اثر دان یا سبب ** بحث جانی یا عجب یا بو العجب
Ey nur isteyen! Can ziyası parladı; lâzım, mülzem, nâfî, muktazî kalmadı. Bir gören kişinin.
ضوء جان آمد نماند ای مستضی ** لازم و ملزوم و نافی مقتضی
Nuru doğmuş parlamaktayken sopa gibi bir delilden vazgeçeceği meydandadır.
ز آن که بینایی که نورش بازغ است ** از دلیل چون عصا بس فارغ است
“ Ve Hüve maaküm eynemâ küntüm “ âyetinin tefsiri
تفسیر و هو معکم أين ما کنتم
Yine hikâyeye geldik; zaten ne zaman hikâyeden ayrıldık ki?
بار دیگر ما به قصه آمدیم ** ما از آن قصه برون خود کی شدیم
Cehil bahsine gelirsek o Tanrı’nın zindanıdır; ilim bahsine gelirsek onun bağı ve sayvanı.1510
گر به جهل آییم آن زندان اوست ** ور به علم آییم آن ایوان اوست
Uyursak onun sarhoşlarıyız; uyanık olursak onun hikâyesinden bahsetmekteyiz.
ور به خواب آییم مستان ویایم ** ور به بیداری به دستان ویایم
Ağlarsak rızıklarla dolu bulutuyuz; gülersek şimşek!
ور بگرییم ابر پر زرق ویایم ** ور بخندیم آن زمان برق ویایم
Kızar, savaşırsak bu, kahrının aksidir, barışır, özür serdedersek muhabbetinin aksidir.
ور به خشم و جنگ عکس قهر اوست ** ور به صلح و عذر عکس مهر اوست
Bu dolaşık ve karmakarışık âlemde biz kimiz? Elif gibiyiz. Elifinse esasen, hiç ama hiçbir şeyi yoktur!
ما کهایم اندر جهان پیچ پیچ ** چون الف او خود چه دارد هیچ هیچ
Elçinin Ömer’den - Tanrı ondan razı olsun - , ruhların bu balçığa müptelâ olmalarının sebebini sorması
سؤال کردن رسول روم از عمر از سبب ابتلای ارواح با این آب و گل اجساد
Ömer’e “O duru suyun bulanık yerde hapsedilmesinin hikmeti ne, bunda ne sır var?1515
گفت یا عمر چه حکمت بود و سر ** حبس آن صافی در این جای کدر
Duru su, toprakta gizlenmiş; saf can cisimlerde mukayyet olmuş, sebebi nedir?” dedi.
آب صافی در گلی پنهان شده ** جان صافی بستهی ابدان شده
Ömer dedi ki: “Sen derin bir bahse dalıyorsun. Meselâ manayı harflerle takyit eder(bir söz söylersin).
گفت تو بحثی شگرفی میکنی ** معنیی را بند حرفی میکنی
Serbest olan manayı hapsettin, nefesi bir kelime ile takyit eyledin.
حبس کردی معنی آزاد را ** بند حرفی کرده ای تو یاد را
Sen faydadan mahcup iken; ruhun bedene gelmesindeki faydayı bilmezken; bunu, bir fayda elde etmek için yaparsın da.
از برای فایده این کردهای ** تو که خود از فایده در پردهای
Fayda, kendisinde zuhur eden Tanrı, bizim gördüğümüzü nasıl görmez?1520
آن که از وی فایده زاییده شد ** چون نبیند آن چه ما را دیده شد
Mananın kelimelerle söylenmesinde yüz binlerce fayda var. Bu faydaların her biri, canın cesede girmesindeki faydaya nispetle pek değersiz.
صد هزاران فایده ست و هر یکی ** صد هزاران پیش آن یک اندکی
Cüzilerin cüz’ü olan senin bu nefesin, bu söz söylemen, küllî bir fayda temin ederse ruhun bedene girmesiyle meydana gelen küll, neden faydasız olsun?
آن دم نطقت که جزو جزوهاست ** فایده شد کل کل خالی چراست
Sen bir cüz iken fayda görüyorsun. O halde neden kınama elini külle uzatıyor, onu neden kınıyorsun?
تو که جزوی کار تو با فایده ست ** پس چرا در طعن کل آری تو دست
Sözün faydası yoksa söyleme, varsa itirazı bırakıp şükretmeye çalış!
گفت را گر فایده نبود مگو ** ور بود هل اعتراض و شکر جو
Tanrı’ya şükretmek herkesin boynunun borcudur. Kavga etmek, suratını ekşitmek, şükür değildir.1525
شکر یزدان طوق هر گردن بود ** نه جدال و رو ترش کردن بود
Şükretmek surat ekşitmeden ibaretse sirke gibi şükreden hiç kimse yok!
گر ترش رو بودن آمد شکر و بس ** پس چو سرکه شکر گویی نیست کس
Sirke, ciğere gitmek için yol arıyorsa ona “şekerle karış da sirkengübin ol” de!
سرکه را گر راه باید در جگر ** گو بشو سرکنگبین او از شکر
Manayı şiire sıkıştırmaya çalışmak, hapsolmakla müsavi, ondan gayrı bir şey değil. Şiirde mana, sapan gibi… istenen yere gitmesine imkan yok.
معنی اندر شعر جز با خبط نیست ** چون قلاسنگ است اندر ضبط نیست
“ Tanrı ile oturmak dileyen tasavvuf ehliyle otursun “ sözünün manası
در معنی آن که من أراد أن یجلس مع الله فلیجلس مع أهل التصوف
Elçi, bu bir iki kadehle kendinden geçti; hatırında ne elçilik kaldı, ne getirdiği haber!
آن رسول از خود بشد زین یک دو جام ** نه رسالت یاد ماندش نه پیام
Tanrı kudretine hayran olup kaldı; makam erişip sultan oldu.1530
واله اندر قدرت الله شد ** آن رسول اینجا رسید و شاه شد