English    Türkçe    فارسی   

1
16-65

  • Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
  • Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
  • Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
  • Ey oğul! Bağı çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
  • Denizi bir testiye dökersen ne alır? Bir günün kısmetini… 20
  • Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkâr olduğundan inci ile doldu.
  • Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi.
  • Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi;
  • Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
  • Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti. 25
  • Ey âşık! Aşk; Tûr’un canı oldu. Tûr sarhoş, Mûsa da düşüp bayılmış!
  • Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım (sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim.
  • Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir.
  • Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
  • Her şey maşuktur, âşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur, âşık bir ölüdür. 30
  • Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!
  • Sevgilimin nuru önde, artta olmadıkça ben nasıl önü, sonu idrak edebilirim?
  • Aşk, bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur?
  • Aynan, bilir misin, neden gammaz değil? Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan!
  • Padişahın bir halayığa âşık olup satın alması, halayığın hastalanması, onu iyi etmek için tedbiri
  • Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir. 35
  • Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti.
  • Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken.
  • Ana caddede bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu.
  • Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi, o halayığı satın aldı.
  • Onu alıp arzusuna nail oldu. Fakat kazara o halayık hastalandı. 40
  • Birisinin eşeği varmış, fakat palanı yokmuş. Palanı ele geçirmiş, bu sefer eşeği kurt kapmış.
  • Birisinin ibriği varmış, fakat suyu elde edememiş. Suyu bulunca da ibrik kırılmış!
  • Padişah sağdan, soldan hekimler topladı. Dedi ki: “İkimizin hayatı da sizin elinizdedir.
  • Benim hayatım bir şey değil, asıl canımın canı odur. Ben dertliyim, hastayım dermanım o.
  • Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı (atiye ve ihsanımı) o aldı (demektir).” 45
  • Hepsi birden dediler ki: “Canımızı feda edelim. Beraberce düşünüp beraberce tedavi edelim.
  • Bizim her birimiz bir âlem Mesih’idir, elimizde her hastalığa bir ilâç vardır.”
  • Kibirlerinden Allah isterse (inşaallah) demediler. Allah da onlara insanların acizliğini gösterdi.
  • ”İnşaallah” sözünü terk ettiklerini söylemeden maksadım, insanların yürek katılığını ve mağrurluğunu söylemektir. Yoksa ârızî bir halet olan inşaallah’ı söylemeyi unuttuklarını anlatmak değildir.
  • Hey gidi nice inşaallah’ı diliyle söylemeyen vardır ki canı “inşaallah” la eş olmuştur. 50
  • İlâç ve tedavi nev’inden her ne yapıldıysa hastalık arttı, maksat da hâsıl olmadı.
  • O halayıkcağız, hastalıktan kıl gibi olunca padişahın kanlı gözyaşı ırmağa döndü.
  • Kazara sirkengübin safrayı arttırdı. Badem yağı da kuruluk tesirini göstermeye başladı.
  • Karahelileyle kabız oldu, ferahlığı gitti; su, neft gibi ateşe yardım etti.
  • Halayığın tedavisinde hekimlerin âciz kalmalarını padişahın anlaması, Tanrı tapusuna yüz tutması ve bir uluyu rüyada görmesi
  • Padişah, hekimlerin âciz kaldıklarını görünce yalınayak mescide koştu. 55
  • Mescide gidip mihrap tarafına yöneldi. Secde yeri gözyaşından sırsıklam oldu.
  • Yokluk istiğrakından kendisine gelince ağzını açtı, hoş bir tarzda medhü senaya başladı:
  • “En az bahşişi dünya mülkü olan Tanrım! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen gizlileri bilirsin.
  • Ey daima dileğimize penah olan Tanrı! Biz bu sefer de yolu yanıldık.
  • Ama sen “Ben gerçi senin gizlediğin şeyleri bilirim. Fakat sen, yine onları meydana dök” dedin. 60
  • Padişah, ta can evinden coşunca bağışlama denizi de coşmaya başladı.
  • Ağlama esnasında uykuya daldı. Rüyasında bir pir göründü.
  • Dedi ki: “Ey padişah, müjde; dileklerin kabul oldu. Yarın bir yabancı gelirse o, bizdendir.
  • O gelen hazık hekimdir. Onu doğru bil, çünkü o emin ve gerçek erenlerdendir.
  • İlâcında kati sihri gör, mizacında da Hak kudretini müşahede et.” 65