Sende Nemrûd’luk var, ateşe atılma, atılacaksan önce İbrahim ol!
در تو نمرودی است آتش در مرو ** رفت خواهی اول ابراهیم شو
Mademki sen ne yüzgeçsin, ne de denizci... Aklına uyup kendini denize atma!
چون نهای سباح و نه دریاییی ** در میفکن خویش از خود راییی
Yüzgeç ve denizci, denizden inci çıkarır, ziyanlardan bile bir hayli fayda elde eder.
او ز آتش ورد احمر آورد ** از زیانها سود بر سر آورد
Kâmil, toprağı tutsa altın olur; nâkıs, altını ele alsa toz toprak kesilir.
کاملی گر خاک گیرد زر شود ** ناقص ار زر برد خاکستر شود
O gerçek er, Tanrı’ya makbul olmuştur, bütün işlerde onun eli Tanrı elidir.1610
چون قبول حق بود آن مرد راست ** دست او در کارها دست خداست
Nâkıs kimsenin eli ise Şeytan’ın, ifritin elidir. Çünkü Şeytan’ın teklif ve hile tuzağına tutulmuştur.
دست ناقص دست شیطان است و دیو ** ز آن که اندر دام تکلیف است و ریو
Kâmile göre bilgisizlik bile bilgi olur, nâkısın bildiği bilgi ise bilgisizlik kesilir.
جهل آید پیش او دانش شود ** جهل شد علمی که در ناقص رود
İlletli kimse, ne tutarsa illet olur. Kâmil kâfir bile olsa o küfür, din ve şeriat haline gelir.
هر چه گیرد علتی علت شود ** کفر گیرد کاملی ملت شود
Ey yayan olduğu halde süvari ile yarışa girişen! Sen bu müsabakada kazanmayacak, onu geçmeyeceksin, iyisi mi, dur!
ای مری کرده پیاده با سوار ** سر نخواهی برد اکنون پای دار
Sihirbazların “ Ne buyurursun, asâyı önce sen mi atarsın, yoksa biz mi atalım? “ diyerek Mûsa Aleyhisselâm’a hürmet edip onu ağırlamaları, Mûsâ’nın da “ Siz atın “ demesi
تعظیم ساحران مر موسی را علیه السلام که چه فرمایی اول تو اندازی عصا یا ما
Melûn Firavun’un zamanında sihirbazlar Mûsâ ile kin güderek mücadeleye giriştiler.1615
ساحران در عهد فرعون لعین ** چون مری کردند با موسی به کین
Fakat onu büyük tuttular, öne geçirdiler, ağırladılar.
لیک موسی را مقدم داشتند ** ساحران او را مکرم داشتند
Zira ona “Ferman senin. İstiyorsan önce sen asânı at” dediler.
ز آن که گفتندش که فرمان آن تست ** گر تو میخواهی عصا بفکن نخست
Mûsâ “ Hayır, ey sihirbazlar, önce siz büyülerinizi meydana koyun” dedi.
گفت نی اول شما ای ساحران ** افکنید آن مکرها را در میان
Mûsâ’ya karşı gösterdikleri o kadarcık hürmet, din sahibi olmalarına sebep oldu; inat yüzünden de elleri ayakları kesildi.
این قدر تعظیم دینشان را خرید ** کز مری آن دست و پاهاشان برید
Sihirbazlar Mûsâ’nın hakkını anladıklarından evvelce işledikleri suça karşılık olarak ellerini, ayaklarını feda eylediler.1620
ساحران چون حق او بشناختند ** دست و پا در جرم آن درباختند
Yemek yemek ve nükte söylemek, kâmile helâldir; mademki sen kâmil değilsin yeme ve sükût et!
لقمه و نکته ست کامل را حلال ** تو نهای کامل مخور میباش لال
Çünkü sen kulaksın, o dildir; o senin cinsinden değil, Tanrı, kulaklara “Ansitû” buyurdu.
چون تو گوشی او زبان نی جنس تو ** گوشها را حق بفرمود أنصتوا
Çocuk önce, süt emme kabiliyetinde doğar, bir müddet susar ve tamamı ile kulak kesilir.
کودک اول چون بزاید شیر نوش ** مدتی خامش بود او جمله گوش
Lâkırdı söylemeyi öğreninceye kadar bir zaman dudağını yumması, söz söylememesi gerekir.
مدتی میبایدش لب دوختن ** از سخن تا او سخن آموختن
Kulak vermezse “ti ,ti “ diye manasız sözler söyler; kendisini âlemin dilsizi yapar.1625
ور نباشد گوش و تیتی میکند ** خویشتن را گنگ گیتی میکند
Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin?
کر اصلی کش نبود آغاز گوش ** لال باشد کی کند در نطق جوش
Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.
ز آن که اول سمع باید نطق را ** سوی منطق از ره سمع اندر آ
Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın!
ادخلوا الأبیات من أبوابها ** و اطلبوا الأغراض فی أسبابها
Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بیطمع نیست
Tanrı, yarattığını eşsiz, örneksiz yaratır; üstada tâbi değildir. Herkes ona dayanır; onun dayanacağı bir varlık yoktur.1630
مبدع است او تابع استاد نی ** مسند جمله و را اسناد نی
Ondan başka bütün mahlûkat; hem sanatında, hem sözünde üstada tâbidir, örneğe muhtaçtır.
باقیان هم در حرف هم در مقال ** تابع استاد و محتاج مثال
Bu söze yabancı değilsen bir hırkaya bürün, bir viraneye çekil ve gözyaşı dök!
زین سخن گر نیستی بیگانهای ** دلق و اشکی گیر در ویرانهای
Çünkü Âdem, Tanrı itabından ağlamakla kurtuldu; tövbekârın nefesi ıslak gözyaşlarıdır.
ز آن که آدم ز آن عتاب از اشک رست ** اشک تر باشد دم توبه پرست
Âdem, yeryüzüne, ağlamak için, daima feryat etmek, inlemek ve mahzun olmak için gelmiştir.
بهر گریه آمد آدم بر زمین ** تا بود گریان و نالان و حزین
Âdem, Firdevs’ten, yedi kat göklerin üstünden ayakları dolaşarak en adi yere, tâ kapı dibine, özür dilemek için gitti.1635
آدم از فردوس و از بالای هفت ** پای ماچان از برای عذر رفت
Eğer sen de Âdemoğluysan onun gibi özür dile, onun yolunda yürü!
گر ز پشت آدمی وز صلب او ** در طلب میباش هم در طلب او
Gönül ateşiyle gözyaşından çerez düz. Bahçe, bulutla güneş yüzünden yetişmiş, yeşermiştir.
ز آتش دل و آب دیده نقل ساز ** بوستان از ابر و خورشید است باز
Sen gözyaşı zevkini ne bilirsin? Görmedikleri gibi ekmek âşığısın!
تو چه دانی قدر آب دیدهگان ** عاشق نانی تو چون نادیدگان
Bu karın dağarcığından ekmeği boşaltırsan ululuk incileri ile doldurursun.
گر تو این انبان ز نان خالی کنی ** پر ز گوهرهای اجلالی کنی
Önce can çocuğunu Şeytan sütünden kes de sonra onu meleklere ortak yap.1640
طفل جان از شیر شیطان باز کن ** بعد از آنش با ملک انباز کن
Sen karanlık, mükedder ve bulanık oldukça bil ki melûn Şeytan’la sütkardeşisin!
تا تو تاریک و ملول و تیرهای ** دان که با دیو لعین همشیرهای
Nur ve kemali arttıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
لقمهای کان نور افزود و کمال ** آن بود آورده از کسب حلال
Çırağımıza katılınca söndüren yağa yağ deme, çırağı söndüren yağa su de!
روغنی کاید چراغ ما کشد ** آب خوانش چون چراغی را کشد
İlim ve hikmet helâl lokmadan doğar; aşk ve rikkat helâl lokmadan meydana gelir.
علم و حکمت زاید از لقمهی حلال ** عشق و رقت آید از لقمهی حلال
Bir lokmadan hasede uğrar, tuzağa düşersen; bir lokmadan bilgisizlik ve gaflet meydana gelirse, sen o lokmayı haram bil!1645
چون ز لقمه تو حسد بینی و دام ** جهل و غفلت زاید آن را دان حرام
Hiç buğday ektin de arpa verdiğini gördün mü? Hiç attan eşek sıpası olduğunu gördün mü?
هیچ گندم کاری و جو بر دهد ** دیدهای اسبی که کرهی خر دهد