Padişahla birlikte oturan kimsenin padişah kapısında oturması yazıktır, aldanmaktır.
هر که با سلطان شود او همنشین ** بر درش بودن بود حیف و غبین
Bir kimseye padişaha elini öpmek fırsatı düşer de o, ayağını öperse bu, suçtur.
دستبوسش چون رسید از پادشاه ** گر گزیند بوس پا باشد گناه
Her ne kadar ayağa baş koymak da bir yakınlıktır, fakat el öpme yakınlığına nispetle hatadır, düşkünlüktür.
گر چه سر بر پا نهادن خدمت است ** پیش آن خدمت خطا و زلت است
Padişah, birisi yüzünü gördükten sonra başkasına meylederse kıskanır.1770
شاه را غیرت بود بر هر که او ** بو گزیند بعد از آن که دید رو
Tanrı’nın gayreti buğdaya benzer, harmandaki saman da insanların kıskançlığıdır.
غیرت حق بر مثل گندم بود ** کاه خرمن غیرت مردم بود
Kıskançlıkların aslını haktan bilin. Halkın kıskançlıkları, şüphe yok ki Tanrı kıskançlığının fer’idir.
اصل غیرتها بدانید از اله ** آن خلقان فرع حق بیاشتباه
Bunu anlatmayı bırakayım da o, on gönüllü hercai sevgilinin cefasından şikâyet edeyim.
شرح این بگذارم و گیرم گله ** از جفای آن نگار ده دله
Feryat edeyim, çünkü feryat ve figanlar, hoşuna gidiyor. İki âlemden de ona ancak feryat ve figan lâzım.
نالم ایرا نالهها خوش آیدش ** از دو عالم ناله و غم بایدش
Onun macerasından acı acı nasıl feryat etmeyeyim ki sarhoşlarının halkasına dahil değilim.1775
چون ننالم تلخ از دستان او ** چون نیم در حلقهی مستان او
Onun gözünden ayrı, güne gün katan yüzünün vuslatından mahrum bir haldeyken nasıl gece gibi kapkara olmam?
چون نباشم همچو شب بیروز او ** بیوصال روی روز افروز او
Onun hoş olmayan şeyi de benim canıma hoş geliyor. O gönül inciten sevgilime canım feda olsun!
ناخوش او خوش بود در جان من ** جان فدای یار دل رنجان من
Naziri olmayan tek padişahımın hoşnut olması için ben, hastalığıma da âşığım, derdime de.
عاشقم بر رنج خویش و درد خویش ** بهر خشنودی شاه فرد خویش
İki deniz gibi olan gözlerimin incilerle dolması için gam toprağını gözüme sürme gibi çekmekteyim.
خاک غم را سرمه سازم بهر چشم ** تا ز گوهر پر شود دو بحر چشم
Halkın onun için döktüğü gözyaşları incidir; halk gözyaşı sanır.1780
اشک کان از بهر او بارند خلق ** گوهر است و اشک پندارند خلق
Ben canlar canından şikâyetçi değilim, hikâye etmekteyim.
من ز جان جان شکایت میکنم ** من نیم شاکی روایت میکنم
Gönül,” ben ondan incindim” dedikçe, gönlün bu asılsız ve ehemmiyetsiz nifakına gülmekteyim.
دل همیگوید کز او رنجیدهام ** وز نفاق سست میخندیدهام
Ey doğruların medar-ı iftiharı! Doğrulukta bulun. Ey baş köşe! Ben senin kapında eşiğim.
راستی کن ای تو فخر راستان ** ای تو صدر و من درت را آستان
Mana âleminde başköşe nerede, eşik nerede? Sevgilimizin bulunduğu yerde biz ve ben nerede?
آستان و صدر در معنی کجاست ** ما و من کو آن طرف کان یار ماست
Ey canı biz ve ben kaydından kurtulan! Ey erkekte kadında söze ve vasfa sığmaz ruh!1785
ای رهیده جان تو از ما و من ** ای لطیفهی روح اندر مرد و زن
Erkek, kadın kaydı kalkıp bir olunca o bir, sensin. Birler de aradan kalkınca kalan yalnız sensin.
مرد و زن چون یک شود آن یک تویی ** چون که یک جا محو شد آنک تویی
Kendi kendinle huzur tavlasını oynamak için bu “ben” ve “biz”i vücuda getirdin.
این من و ما بهر آن بر ساختی ** تا تو با خود نرد خدمت باختی
Bu suretle “ben” ve “sen” ler, umumiyetle bir can haline gelirler, sonunda da sevgiliye mustağrak olurlar.
تا من و توها همه یک جان شوند ** عاقبت مستغرق جانان شوند
(Ben, biz, ben ve bizim, varlıkların varlığı ve yokluğu, hulâsa) söylediklerimin hepsi vardır, vakidir. Ey kün emri, ey gel denmekten ve söz söylemekten münezzeh Tanrı, sen gel!
این همه هست و بیا ای امر کن ** ای منزه از بیان و از سخن
Ten gözü, seni görebilir mi; senin gamlanman, neşelenip gülmen hayale gelir mi?1790
جسم جسمانه تواند دیدنت ** در خیال آرد غم و خندیدنت
Gama, neşeye merbut olan gönle, onu görmeye lâyıktır, deme!
دل که او بستهی غم و خندیدن است ** تو مگو کاو لایق آن دیدن است
Keder ve neşeye bağlanmış olan; bu iki ariyet vasıfla yaşar.
آن که او بستهی غم و خنده بود ** او بدین دو عاریت زنده بود
Hâlbuki yemyeşil aşk bağının sonu, ucu, bucağı yoktur. Orada gamdan ve neşeden başka ne meyveler var!
باغ سبز عشق کاو بیمنتهاست ** جز غم و شادی در او بس میوههاست
Âşıklık bu iki halden daha yüksektir; baharsız, hazansız terütazedir.
عاشقی زین هر دو حالت برتر است ** بیبهار و بیخزان سبز و تر است
Ey güzel yüzlü! Güzel yüzünün zekâtını ver; yine pare pare olan canı şerh et, onu anlat (dedim!).1795
ده زکات روی خوب ای خوب رو ** شرح جان شرحه شرحه باز گو
Fettan gözünün ucuyla ve nazla bir baktı da gönlüme yeni bir dağ vurdu.
کز کرشم غمزهی غمازهای ** بر دلم بنهاد داغی تازهای
Kanımı bile dökse ona helal ettim. Helâl sözünü söyledikçe o, kaçmaktaydı.
من حلالش کردم از خونم بریخت ** من همیگفتم حلال او میگریخت