English    Türkçe    فارسی   

1
190-239

  • Adam; çok malı, çok parayı görünce gururlandı, şehirden çoluk çocuktan ayrıldı. 190
  • Adam, neşeli bir halde yola düştü. Haberi yoktu ki padişah canına kastetmişti.
  • Arap atına binip sevinçle koşturdu, kendi kanının diyetini elbise sandı!
  • Ey yüzlerce razılıkla sefere düşen ve bizzat kendi ayağı ile kötü bir kazaya giden!
  • Hayalinde mülk, şeref ve ululuk. Fakat Azrail “Git, evet, muradına erişirsin” demekte!
  • O garip kişi yoldan gelince, hekim, onu padişahın huzuruna götürdü; 195
  • Güzellik mumunun başı ucunda yakılması için onu, padişahın yanına izzet ve ikramla iletti.
  • Padişah, onu görünce pek ağırladı, altın hazinesini ona teslim etti.
  • Sonra hekim dedi ki: “Ey büyük sultan o cariyeciği bu tacire ver
  • Ki visali ile iyileşsin, visalinin suyu o ateşi gidersin.”
  • Padişah, o ay yüzlüyü kuyumcuya bahşetti, o iki sohbet müştakını birbirine çift etti. 200
  • Altı ay kadar murat alıp murat verdiler. Bu suretle o kız da tamamen iyileşti.
  • Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısında erimeye başladı.
  • Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden azat oldu, ondan vazgeçti.
  • Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca, yüzü sararıp solunca kızın gönlü de yavaş yavaş ondan soğudu.
  • Ancak zahirî güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar nihayet bir âr olur. 205
  • Keşke kuyumcu baştanbaşa ayıp ve âr olsaydı, tamamıyla çirkin bulunsaydı da başına bu kötü hal gelmeseydi!
  • Kuyumcunun gözünden ırmak gibi kanlar aktı, yüzü canına düşman kesildi.
  • Tavus kuşunun kanadı, kendisine düşmandır. Nice padişahlar vardır ki kuvvet ve azametleri helâklerine sebep olmuştur.
  • Kuyumcu, ”Ben o ahuyum ki göbeğimin miskinden dolayı bu avcı, benim saf kanımı dökmüştür.
  • Ah, ben o sahra tilkisiyim ki postum için beni tuzağa düşürüp tuttular, başımı kestiler. 210
  • Ah, ben o filim ki dişimi elde etmek için filci benim kanımı döktü.
  • Beni, benden aşağı birisi için öldüren, kanımı döken; bilmiyor ki benim kanım uyumaz!
  • Bugün bana ise yarın onadır. Böyle benim gibi bir adamın kanı nasıl zayi olur?
  • Duvar gerçi (günün ilk kısmında yere) uzun bir gölge düşürür; fakat o gölge, gölgeyi meydana getirene avdet eder.
  • Bu cihan dağdır, bizim yaptıklarımız ses. Seslerin aksi yine bizim semtimize gelir” dedi. 215
  • Kuyumcu, bu sözleri söyledi ve hemen toprak altına gitti. O cariyecik de aşktan ve hastalıktan arındı, tertemiz oldu.
  • Çünkü ölülerin aşkı ebedî değildir, çünkü ölü, tekrar bize gelmez.
  • Diri aşk, ruhta ve gözdedir. Her anda goncadan daha taze olur durur.
  • O dirinin aşkını seç ki bakidir ve canına can katan şaraptan sana sakilik eder.
  • O‘nun aşkını seç ki bütün peygamberler, onun aşkıyla kuvvet ve kudret buldular, iş güç sahibi oldular. 220
  • Sen “Bize o padişahın huzuruna varmaya izin yoktur” deme. Kerim olan kişilere, hiçbir iş güç değildir.
  • Kuyumcuyu öldürme ve zehirlemenin Tanrı emriyle olup padişahın isteğiyle olmadığı
  • O adamın, hekimin eliyle öldürülmesi, ne ümit içindi ne korkudan dolayı.
  • Tanrının emri ve ilhamı gelmedikçe hekim, onu padişahın hatırı için öldürmedi.
  • Hızır’ın o çocuğun boğazını kesmesindeki sırrı halkın avam kısmı anlayamaz.
  • Tanrı tarafından vahiy ve cevaba nail olan kişi her ne buyurursa o buyruk, doğrunun ta kendisidir. 225
  • Can bağışlayan kişi öldürse de caizdir. O, nâibdir eli Tanrı elidir.
  • İsmail gibi onun önüne baş koy. Kılıcının önünde sevinerek, gülerek can ver.
  • Ki Ahmed’in pak canı, Ahad’la nasıl ebediyse senin canın da ebede kadar sevinçli ve gülümser bir halde kalsın.
  • Âşıklar, ferah kadehini, güzellerin elleri ile öldürdükleri vakit içerler.
  • Padişah o kanı şehvet uğruna dökmedi. Suizanda bulunma, münakaşayı bırak! 230
  • Sen onun hakkında kötü ve pis iş işledi deyip fena bir zanda bulundun. Su süzülüp durulunca, berrak bir hale gelince bu berraklıkta bulanıklık ve tortu kalır mı, süzülüş suda tortu bırakır mı?
  • Bu riyazetler, bu cefa çekmeler, ocağın posayı gümüşten çıkarması içindir.
  • İyinin, kötünün imtihanı, altının kaynayıp tortusunun üste çıkması içindir.
  • Eğer işi Tanrı ilhamı olmasaydı o, yırtıcı bir köpek olurdu, padişah olmazdı.
  • Şehvetten de tertemizdi, hırstan da, nefis isteğinden de. Güzel bir iş yaptı, fakat zahiren kötü görünüyordu. 235
  • Hızır, denizde gemiyi deldiyse de onun bu delişinde yüzlerce sağlamlık var.
  • O kadar nur ve hünerle beraber Mûsâ’nın vehmi, ondan mahcuptu; artık sen kanatsız uçmaya kalkışma!
  • O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
  • Onun muradı Müslüman kanı dökmek olsaydı kâfirim, onun adını ağzıma alırsam!