Onun sıcağı, hayatın ilkbaharıdır. Doğruluğun, yakînin ve kulluğun sermayesidir.
گرم و سردش نو بهار زندگی است ** مایهی صدق و یقین و بندگی است
Çünkü can bahçeleri, onun sözleri ile diridir. Gönül denizi, bu cevherlerle doludur.
ز آن که زو بستان جانها زنده است ** این جواهر بحر دل آگنده است
Eğer gönlün bahçesinden cüzi bir zevk ve hal eksilse aklı başında olan kişinin gönlünü, binlerce gam kapladı.
بر دل عاقل هزاران غم بود ** گر ز باغ دل خلالی کم شود
Sıddîka’nın –Tanrı ondan razı olsun- “ Bugünkü yağmurun sırrı neydi? “ diye sorması
پرسیدن صدیقه (س) از پیامبر (ص) که سر باران امروزینه چه بود
“Ey şu varlığın hülâsası, vücudun zübdesi! Bu günkü yağmurun hikmeti neydi?2060
گفت صدیقه که ای زبدهی وجود ** حکمت باران امروزین چه بود
Bu yağmur, rahmet yağmurlarından mıydı, yoksa tehdit için mi yağıyordu, pek yüce, pek azametli Tanrı’nın adaletinden miydi?
این ز بارانهای رحمت بود یا ** بهر تهدید است و عدل کبریا
Bu yağmur, bahara ait lütuflardan mıydı, yoksa afetlerle dolu güz yağmuru muydu?”
این از آن لطف بهاریات بود ** یا ز پاییزی پر آفات بود
Peygamber dedi ki: “Bu yağmur musibetler yüzünden insanın gönlüne çöken gamı yatıştırmak için yağıyordu.”
گفت این از بهر تسکین غم است ** کز مصیبت بر نژاد آدم است
Eğer Âdemoğlu, o keder ateşi içinde kalıp duraydı ziyadesiyle harap olur, eksikliğe düşer, ( hiçbir şey yapamaz bir hale gelir) di.
گر بر آن آتش بماندی آدمی ** بس خرابی در فتادی و کمی
O anda bu dünya harap olurdu, insanların içlerinde hırs kalmazdı.2065
این جهان ویران شدی اندر زمان ** حرصها بیرون شدی از مردمان
Ey can, bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık, uyanıklık, bu dünya için afettir.
استن این عالم ای جان غفلت است ** هوشیاری این جهان را آفت است
Akıllılık o âlemdendir, galip gelirse bu âlem alçalır.
هوشیاری ز آن جهان است و چو آن ** غالب آید پست گردد این جهان
Akıllılık güneştir, hırs ise buzdur. Akıllılık sudur, bu âlem kirdir.
هوشیاری آفتاب و حرص یخ ** هوشیاری آب و این عالم وسخ
Dünyada hırs ve haset kükremesin diye o âlemden akıllılık, ancak sızar, sızıntı halinde gelir.
ز آن جهان اندک ترشح میرسد ** تا نغرد در جهان حرص و حسد
Gayb âleminden çok sızarsa bu dünyada ne hüner kalır, ne de ayıp.2070
گر ترشح بیشتر گردد ز غیب ** نی هنر ماند در این عالم نه عیب
Bu bahsin sonu yoktur. Başlamış olduğun söze dön, tekrar çalgıcının, hikâyesine devam et.
این ندارد حد سوی آغاز رو ** سوی قصهی مرد مطرب باز رو
Çalgıcı hikâyesinin söylenmedik kısmı ve çalgıcının kurtuluşu
بقیهی قصهی پیر چنگی و بیان مخلص آن
O, öyle çalgıcıydı ki âlem, onun yüzünden neşeyle dolmuştu. Dinleyenler sesinden garip garip hayallere dalıyorlar, şaşılacak hallere düşüyorlardı.
مطربی کز وی جهان شد پر طرب ** رسته ز آوازش خیالات عجب
Gönül kuşu onun nağmesiyle uçmakta; canın aklı, sesine hayran olmaktaydı.
از نوایش مرغ دل پران شدی ** وز صدایش هوش جان حیران شدی
Fakat zaman geçip ihtiyarlayınca evvelce doğan kuşu gibi olan canı, acizlikten sinek avlamaya başladı.
چون بر آمد روزگار و پیر شد ** باز جانش از عجز پشهگیر شد
Sırtı, küp sırtı gibi eğrildi, kamburlaştı. Gözlerinin üstünde kaşlar, âdeta eyer kuskununa döndü.2075
پشت او خم گشت همچون پشت خم ** ابروان بر چشم همچون پالدم
Onun cana can katan lâtif sesi fena, iğrenç, çirkin yürek tırmalayıcı geldi.
گشت آواز لطیف جان فزاش ** زشت و نزد کس نیرزیدی به لاش
Zühere’nin bile haset ettiği o güzel sesi, kart eşeğin sesine benzedi.
آن نوای رشک زهره آمده ** همچو آواز خر پیری شده
Zaten hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir.
خود کدامین خوش که او ناخوش نشد ** یا کدامین سقف کان مفرش نشد
Ancak Sûr’un üfürülmesi, nefeslerinin aksinden ibaret olan yüce azizlerin sesleri, bundan müstesnadır; onların sesleri bakidir.
غیر آواز عزیزان در صدور ** که بود از عکس دمشان نفخ صور
Onların gönülleri, öyle bir gönüldür ki gönüller, ondan sarhoştur. Yoklukları öyle bir yokluktur ki bizim varlıklarımız, o yokluktan var olmuşlardır.2080
اندرونی کاندرونها مست از اوست ** نیستی کاین هستهامان هست از اوست
Her fikrin, her sesin kehlibarı (fikirleri ve sesleri çeken) o gönüldür. İlham, vahiy ve sır lezzeti yine o gönülden ibarettir.
کهربای فکر و هر آواز او ** لذت الهام و وحی و راز او
Çalgıcı bir hayli ihtiyarlayıp zayıflayınca kazançsızlıktan bir parçacık yufka ekmeğine bile muhtaç hale geldi.
چون که مطرب پیرتر گشت و ضعیف ** شد ز بیکسبی رهین یک رغیف
Dedi ki: “Tanrım, bana çok ömür ve mühlet verdin, hakir bir kişiye karşı lütuflarda bulundun.
گفت عمر و مهلتم دادی بسی ** لطفها کردی خدایا با خسی
Yetmiş yıldır isyan edip durdum. Benden bir gün bile ihsanını kesmedin.
معصیت ورزیدهام هفتاد سال ** باز نگرفتی ز من روزی نوال
Bugün kazanç yok, senin konuğunum. Çengi sana çalacağım, gayrı seninim.”2085
نیست کسب امروز مهمان توام ** چنگ بهر تو زنم آن توام
Çengi omuzlayıp Tanrı aramağa yola düştü; ah ederek Medine Mezarlığına doğru yollandı.
چنگ را برداشت و شد الله جو ** سوی گورستان یثرب آه گو
“Tanrı’dan kiriş parası isteyeceğim. Çünkü o kendisine karşı halis olan kalplere kerem ve ihsanıyla eder” dedi.
گفت خواهم از حق ابریشم بها ** کاو به نیکویی پذیرد قلبها
Bir hayli çenk çalıp ağladı ve başını yere koydu, çengi yastık yaptı bir mezara yaslandı.
چون که زد بسیار و گریان سر نهاد ** چنگ بالین کرد و بر گوری فتاد
Çalgıcıyı uyku bastırdı, can kuşu kafesten kurtuldu; çalgıyı da bırakıp sıçradı.
خواب بردش مرغ جانش از حبس رست ** چنگ و چنگی را رها کرد و بجست
Sâf bir âleme, can sahrasına vararak tenden ve cihan mihnetinden kurtuldu.2090
گشت آزاد از تن و رنج جهان ** در جهان ساده و صحرای جان
Canı, orada macerasını şöyle terennüm etmekteydi: Beni burada bıraksalardı.
جان او آن جا سرایان ماجرا ** کاندر اینجا گر بماندندی مرا
Canım bu bahçede, bu bahar çağında ne hoş bir hale gelir, bu ovanın bu gayb lâleliğinin sarhoşu olurdu.
خوش بدی جانم در این باغ و بهار ** مست این صحرا و غیبی لالهزار