تا گره با نی بود هم راز نیست ** همنشین آن لب و آواز نیست
Sen, kendi tarafından tavaf edip durdukça nasıl tavafta olursun, kendinde oldukça nasıl olur da Kâbeye gelmiş sayılırsın?
چون به طوفی خود به طوفی مرتدی ** چون به خانه آمدی هم با خودی
Haberlerin haber vericiden bihaberdir; tövben günahından beterdir.2205
ای خبرهات از خبر ده بیخبر ** توبهی تو از گناه تو بتر
Ey geçen hallerden tövbe etmek isteyen! Bu tövbe etmekten ne vakit tövbe edeceksin, söyle! Gâh zir nağmesini kıble edinirsin; gâh ağlayıp inlemeyi öper durursun.”
ای تو از حال گذشته توبه جو ** کی کنی توبه از این توبه بگو
Faruk, sırlara ayna olunca ihtiyar çalgıcının canı da cisminde uyandı.
گاه بانگ زیر را قبله کنی ** گاه گریهی زار را قبله زنی
Artık can gibi, ağlamadan gülmeden kurtuldu. Canı gitti, bambaşka bir canla dirildi.
چون که فاروق آینهی اسرار شد ** جان پیر از اندرون بیدار شد
O zaman gönlüne öyle bir hayret geldi ki yerden de dışarda kaldı, gökten
همچو جان بیگریه و بیخنده شد ** جانش رفت و جان دیگر زنده شد
de ( bütün âlemi unuttu).2210
حیرتی آمد درونش آن زمان ** که برون شد از زمین و آسمان
Ona arayıp tarama hududu ardında öyle bir arayıcılık düştü ki ben bilmiyorum; sen biliyorsan söyle!
جستجویی از ورای جستجو ** من نمیدانم تو میدانی بگو
Halden de öte, kaalden de ileri şöyle bir hale, öyle bir kaale erişti; ululuk sahibi Tanrı’nın cemaline dalıp kaldı.
حال و قالی از ورای حال و قال ** غرقه گشته در جمال ذو الجلال
Ama tek bir kurtuluş imkânı bulunsun... Yahut denizden başka onu bir tanıyan, gören olsun... Hayır bu çeşit dalış değil.
غرقهای نه که خلاصی باشدش ** یا بجز دریا کسی بشناسدش
Bu sözler, her an zuhura gelmeseydi, durmadan zuhur ediş, bu sözlerin söylenmesine sebep olmasaydı aklı cüzi, külle ait sözler söylemezdi.
عقل جزو از کل گویا نیستی ** گر تقاضا بر تقاضا نیستی
Fakat birbiri ardınca durmadan zuhur ettikçe zuhur ediyor. Bundan dolayı da denizin dalgaları buraya gelip durmakta.2215
چون تقاضا بر تقاضا میرسد ** موج آن دریا بدین جا میرسد
İhtiyar çalgıcının hikâyesi buraya varınca ihtiyarda yüzünü perde arkasına çekti, ahvali de.
چون که قصهی حال پیر اینجا رسید ** پیر و حالش روی در پرده کشید
İhtiyar, eteğini dedikodudan silkti; ona ait bizim ağzımızda ancak yarım bir söz kaldı.
پیر دامن را ز گفتوگو فشاند ** نیم گفته در دهان ما بماند