Bu riyazetler, bu cefa çekmeler, ocağın posayı gümüşten çıkarması içindir.
بهر آن است این ریاضت وین جفا ** تا بر آرد کوره از نقره جفا
İyinin, kötünün imtihanı, altının kaynayıp tortusunun üste çıkması içindir.
بهر آن است امتحان نیک و بد ** تا بجوشد بر سر آرد زر زبد
Eğer işi Tanrı ilhamı olmasaydı o, yırtıcı bir köpek olurdu, padişah olmazdı.
گر نبودی کارش الهام اله ** او سگی بودی دراننده نه شاه
Şehvetten de tertemizdi, hırstan da, nefis isteğinden de. Güzel bir iş yaptı, fakat zahiren kötü görünüyordu.235
پاک بود از شهوت و حرص و هوا ** نیک کرد او لیک نیک بد نما
Hızır, denizde gemiyi deldiyse de onun bu delişinde yüzlerce sağlamlık var.
گر خضر در بحر کشتی را شکست ** صد درستی در شکست خضر هست
O kadar nur ve hünerle beraber Mûsâ’nın vehmi, ondan mahcuptu; artık sen kanatsız uçmaya kalkışma!
وهم موسی با همه نور و هنر ** شد از آن محجوب، تو بیپر مپر
O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
آن گل سرخ است تو خونش مخوان ** مست عقل است او تو مجنونش مخوان
Onun muradı Müslüman kanı dökmek olsaydı kâfirim, onun adını ağzıma alırsam!
گر بدی خون مسلمان کام او ** کافرم گر بردمی من نام او
Arş kötü kişinin övülmesinden titrer; suçlardan ve şüpheli şeylerden korunan kişi de kötü methedilince, metheden kişi hakkında fena bir zanna düşer.240
میبلرزد عرش از مدح شقی ** بد گمان گردد ز مدحش متقی
O padişahtı, hem de çok uyanık bir padişah. Has bir zattı, hem de Tanrı hası.
شاه بود و شاه بس آگاه بود ** خاص بود و خاصهی الله بود
Bir kişiyi böyle bir padişah öldürürse onu, iyi bir bahta eriştirir, en iyi bir makama çeker, yüceltir.
آن کسی را کش چنین شاهی کشد ** سوی بخت و بهترین جاهی کشد
Eğer onu kahretmede yine onun için bir fayda görmeseydi; o mutlak lütuf, nasıl olur da kahretmeyi isterdi?
گر ندیدی سود او در قهر او ** کی شدی آن لطف مطلق قهر جو
Çocuk hacamatçının neşterinden titrer durur, esirgeyen ana ise onun gamından sevinçlidir.
بچه میلرزد از آن نیش حجام ** مادر مشفق در آن غم شاد کام
Yarı can alır, yüz can bağışlar. Senin vehmine gelmeyen o şey yok mu? Onu verir.245
نیم جان بستاند و صد جان دهد ** آن چه در وهمت نیاید آن دهد
Sen kendince aklından bir kıyas yapmaktasın ama çok, pek çok uzaklara düşmüşsün; iyice bak!
تو قیاس از خویش میگیری و لیک ** دور دور افتادهای بنگر تو نیک
Bakkal ve dudunun hikâyesi, dudunun dükkândaki gülyağlarını dökmesi
حکایت بقال و طوطی و روغن ریختن طوطی در دکان
Bir bakkal vardı, onun bir de dudusu vardı. Yeşil, güzel sesli ve söyler duduydu.
بود بقالی و وی را طوطیی ** خوش نوایی سبز و گویا طوطیی