Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
ای دوای نخوت و ناموس ما ** ای تو افلاطون و جالینوس ما
Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti.25
جسم خاک از عشق بر افلاک شد ** کوه در رقص آمد و چالاک شد
Ey âşık! Aşk; Tûr’un canı oldu. Tûr sarhoş, Mûsa da düşüp bayılmış!
عشق جان طور آمد عاشقا ** طور مست و خر موسی صاعقا
Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım (sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim.
با لب دمساز خود گر جفتمی ** همچو نی من گفتنیها گفتمی
Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir.
هر که او از هم زبانی شد جدا ** بیزبان شد گر چه دارد صد نوا
Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
چون که گل رفت و گلستان در گذشت ** نشنوی ز ان پس ز بلبل سر گذشت
Her şey maşuktur, âşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur, âşık bir ölüdür.30
جمله معشوق است و عاشق پردهای ** زنده معشوق است و عاشق مردهای
Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!
چون نباشد عشق را پروای او ** او چو مرغی ماند بیپر، وای او
Sevgilimin nuru önde, artta olmadıkça ben nasıl önü, sonu idrak edebilirim?
من چگونه هوش دارم پیش و پس ** چون نباشد نور یارم پیش و پس
Aşk, bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur?
عشق خواهد کاین سخن بیرون بود ** آینه غماز نبود چون بود
Aynan, bilir misin, neden gammaz değil? Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan!
Padişahın bir halayığa âşık olup satın alması, halayığın hastalanması, onu iyi etmek için tedbiri
عاشق شدن پادشاه بر کنیزک رنجور و تدبیر کردن در صحت او
Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir.35
بشنوید ای دوستان این داستان ** خود حقیقت نقد حال ماست آن
Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti.
بود شاهی در زمانی پیش از این ** ملک دنیا بودش و هم ملک دین
Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken.
اتفاقا شاه روزی شد سوار ** با خواص خویش از بهر شکار
Ana caddede bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu.
یک کنیزک دید شه بر شاه راه ** شد غلام آن کنیزک جان شاه
Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi, o halayığı satın aldı.
مرغ جانش در قفس چون میطپید ** داد مال و آن کنیزک را خرید
Onu alıp arzusuna nail oldu. Fakat kazara o halayık hastalandı.40
چون خرید او را و برخوردار شد ** آن کنیزک از قضا بیمار شد
Birisinin eşeği varmış, fakat palanı yokmuş. Palanı ele geçirmiş, bu sefer eşeği kurt kapmış.
آن یکی خر داشت، پالانش نبود ** یافت پالان گرگ خر را در ربود
Birisinin ibriği varmış, fakat suyu elde edememiş. Suyu bulunca da ibrik kırılmış!
کوزه بودش آب مینامد به دست ** آب را چون یافت خود کوزه شکست
Padişah sağdan, soldan hekimler topladı. Dedi ki: “İkimizin hayatı da sizin elinizdedir.
شه طبیبان جمع کرد از چپ و راست ** گفت جان هر دو در دست شماست
Benim hayatım bir şey değil, asıl canımın canı odur. Ben dertliyim, hastayım dermanım o.
جان من سهل است جان جانم اوست ** دردمند و خستهام درمانم اوست
Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı (atiye ve ihsanımı) o aldı (demektir).”45
هر که درمان کرد مر جان مرا ** برد گنج و در و مرجان مرا
Hepsi birden dediler ki: “Canımızı feda edelim. Beraberce düşünüp beraberce tedavi edelim.
جمله گفتندش که جانبازی کنیم ** فهم گرد آریم و انبازی کنیم
Bizim her birimiz bir âlem Mesih’idir, elimizde her hastalığa bir ilâç vardır.”
هر یکی از ما مسیح عالمی است ** هر الم را در کف ما مرهمی است
Kibirlerinden Allah isterse (inşaallah) demediler. Allah da onlara insanların acizliğini gösterdi.
گر خدا خواهد نگفتند از بطر ** پس خدا بنمودشان عجز بشر
”İnşaallah” sözünü terk ettiklerini söylemeden maksadım, insanların yürek katılığını ve mağrurluğunu söylemektir. Yoksa ârızî bir halet olan inşaallah’ı söylemeyi unuttuklarını anlatmak değildir.
ترک استثنا مرادم قسوتی است ** نی همین گفتن که عارض حالتی است
Hey gidi nice inşaallah’ı diliyle söylemeyen vardır ki canı “inşaallah” la eş olmuştur.50
ای بسا ناورده استثنا به گفت ** جان او با جان استثناست جفت
İlâç ve tedavi nev’inden her ne yapıldıysa hastalık arttı, maksat da hâsıl olmadı.
هر چه کردند از علاج و از دوا ** گشت رنج افزون و حاجت ناروا
O halayıkcağız, hastalıktan kıl gibi olunca padişahın kanlı gözyaşı ırmağa döndü.
آن کنیزک از مرض چون موی شد ** چشم شه از اشک خون چون جوی شد
Kazara sirkengübin safrayı arttırdı. Badem yağı da kuruluk tesirini göstermeye başladı.
از قضا سرکنگبین صفرا فزود ** روغن بادام خشکی مینمود
Karahelileyle kabız oldu, ferahlığı gitti; su, neft gibi ateşe yardım etti.
از هلیله قبض شد اطلاق رفت ** آب آتش را مدد شد همچو نفت
Halayığın tedavisinde hekimlerin âciz kalmalarını padişahın anlaması, Tanrı tapusuna yüz tutması ve bir uluyu rüyada görmesi
ظاهر شدن عجز حکیمان از معالجهی کنیزک و روی آوردن پادشاه به درگاه خدا و در خواب دیدن او ولی را