English    Türkçe    فارسی   

1
2474-2523

  • Yahut ne savaş ne hikmet...Hayretten ibarettir. Bu, viraneliktir, içinde define aramak gerek.
  • Sen define sandığın şey yüzünden, o vehminden defineyi kaybediyorsun. 2475
  • Sen vehmi de, tedbirleri, düşünceleri de mamure bil, mamur yerlerde define olmaz.
  • Mamur yerlerde varlık, didişmek olur. Yok olan, varlıklardan utanır, arlanır.
  • Varlık, yokluktan feryad etmemiştir. Yokluk, o varlığı, kendisinden uzaklaştırmış, gidermiştir.
  • “Ben yokluktan kaçıyorum” deme. Hakikatte o, senden yirmi kere daha fazla kaçmakta!
  • Görünüşte seni kendisine çağırmaktadır ama içinden seni reddetme sopasıyla sürmektedir. 2480
  • Bu işler, kovalayanı yanıltmak için ata çakılan ters nallardır; ey sâf kişi! Firavun’un, Mûsâ'dan nefretini, sen Mûsâ'dan bil.
  • ” Hasiret dünya vel âhire “ hükmünce şakilerin, iki cihanda da mahrumiyetlerinin sebebi
  • Tabiata inananlar; gök bir yumurtadır, yer de onun sarısı diye itikat etmişlerdir.
  • Birisi, “Bu yeryüzü, yeri kaplayan göğün ortasında nasıl duruyor?
  • Havaya asılmış bir kandil gibi ne aşağıya gitmekte, ne yukarı çıkmakta” dedi.
  • O hakîm, “Altı cihetten de göğün çekmesi yüzünden hava ortasında kalır. 2485
  • Mıknatıstan bir yuvarlak olsa ortasına konan demir, ortada kalır” diye cevap verdi.
  • Öteki hakîm de “Sâf gök, kara toprağı kendisine çekmez.
  • Onu altı taraftan da iter. Ondan dolayı da yeryüzü, kuvvetli yeller ortasında muallâkta kalmıştır” dedi.
  • Kemâl ehlinin gönülleri de firavunların canlarını böyle defeder de, onlar dalâletde kalırlar.
  • Onları bu cihan da defeder, o cihan da. O yolsuzlar da bu yüzden o cihandan da mahrum kalırlar, bu cihanda da. 2490
  • Ululuk sahibi Tanrının kullarından, velîlerden baş çeker, uzaklaşırsan bil ki onlar senden hoşlanmıyorlar, onlar seni istemiyorlar.
  • Onların kehlibarları vardır, meydana çıkarırlarsa senin saman çöpü gibi olan varlığını deliye döndürür, kendilerine çekerler.
  • Kehlibarlarını saklarlarsa derhal seni azgınlığa teslim ederler.
  • Hayvanlık mertebesi nasıl insanlığa esir ve mağlûpsa.
  • İnsan mertebesinin de Tanrı velîlerinin elinde hayvan gibi mağlûp olduğunu anla ey yoksul! 2495
  • Ahmed, irşadederken halka “Kullarım” dedi. Tanrı bütün âlemi “ Kul yâ ibâdî” diye çağır” buyurdu.
  • Senin aklın deveciye benzer, sen de devesin, Akıl, seni, ister istemez hükmünce çekip durmaktadır.
  • Velîler, akılların aklıdır. Akıllar da ta en sonuncusuna kadar develere benzer.
  • Onlara ibretle bak: bir kılavuz, yüz binlerce can!
  • Ne kılavuzu ne deveciyi! Sen, güneşi gören gözü bul da sonra bak! 2500
  • Bütün cihan, gece içinde kalmış, karanlıklara mıhlanmış, güneşi ve gündüzü bekleyip durmakta.
  • İşte sana zerrede gizli güneş, işte sana kuzu postuna bürünmüş erkek aslan.
  • İşte sana saman altında gizli bir deniz! Kendine gel, o samana şüphe ile ayak basma!
  • Ama yol gösterici hakkında içe gelen şüphe, Tanrı rahmetidir.
  • Her peygamber dünyaya tek gelmiştir. Tektir ama içinde yüzlerce âlem gizli. 2505
  • Âlem-i Kübra, kudretle sihir yaptı da cirmini, küçücük bir suret içinde gizledi.
  • Ahmaklar onu tek ve zayıf gördüler. Hiç padişahın dostu olan zayıf olur mu?
  • Ahmaklar, "O, ancak bir tek kişiden ibaret!” dediler. Vay âkıbeti düşünmeyen!
  • His gözünün Salih Peygamber’i ve devesini hakîr görmesi… Ulu Tanrı, bir orduyu helâk etmek isterse, düşmanları, galip olsalar bile onlara hor ve pek az gösterir “ Ve yukallilüküm fî a’yünihim liyakdiyallahu ermen kâne mef’ûlâ “
  • Salih’in devesi görünüşte deveydi, o zâlim kavim, bilgisizlik yüzünden deveyi kestiler.
  • Su için deveye düşman olduklarından kendileri, mezara su ve ekmek oldular. ( helâk olup mezarı doyurdular). 2510
  • Tanrı devesi, ırmaktan buluttan su içmekteydi. Onlar, Hakk’ın suyunu Hak’tan esirgediler.
  • Salih’in devesi, salih kişilerin cisimleri gibidir; onlar kötülerin helâki için tuzaktır.
  • Neticede” Tanrı devesinden ve içeceğinden çekinin” hükmü, o ümmeti ne dertlere uğrattı, onları nasıl helâk etti!
  • Tanrı kahrının şahnesi, bir devenin kanına diyet olarak onlardan bütün bir şehri diledi.
  • Ruh, Salih gibidir,ten de deveye benzer. Ruh vuslattadır ten ihtiyaç içindedir. 2515
  • Temiz ruha zarar vermenin imkânı yoktur. Tanrı yaralanmaz.
  • Böyle ruha sahip olanlara kimse galip gelemez. Zarar gelse bile sedefe gelir, inciye değil.
  • Temiz ruha zarar vermenin imkânı yoktur. Tanrı’nın nuru, kâfirlere mağlup olmaz.
  • Can, toprağa mensup cisme, kötü kişiler, incitsinler de Tanrı imtihanını görsünler diye ulaştı, bu yüzden cisimle bağdaştı, birleşti.
  • Canı inciten kişinin, bu incitmenin Tanrı’yı incitme olduğundan haberi yoktur. Bilmiyor ki bu küpün suyu ırmak suyu ile birleşmiştir. 2520
  • Tanrı bütün âleme penah olsun diye bir cisme alâka bağlamıştır.
  • Tanrı velisinin cisim devesine kul ol ki Salih Peygamberle kapı yoldaşı olasın.
  • Salih peygamber, “ Madem ki haset ettiniz, bu işi yaptınız… üç gün sonra Tanrı’dan azap erişecek.