English    Türkçe    فارسی   

1
253-302

  • Dudu, birkaç günceğiz sesini kesti, söylemedi. Bakkal nedametten âh etmeye başladı.
  • Sakalını yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet güneşim bulut altına girdi.
  • O zaman keşke elim kırılsaydı; o güzel sözlünün başına nasıl oldu da vurdum? 255
  • Kuşu, yine konuşsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi.
  • Üç gün, üç gece sonra şaşkın ve meyus, ümitsiz bir halde dükkânda otururken
  • Ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye düşünüp dururken,
  • Ansızın tas ve leğen dibi gibi tüysüz kafası ile bir Cevlaki geçiyordu.
  • Dudu, hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı: 260
  • “Ey kel, neden kellere karıştın; yoksa sen de şişeden gülyağı mı döktün?! “
  • Onun bu kıyasından halk gülmeye başladı. Çünkü dudu, hırka sahibini kendisi gibi sanmıştı.
  • Temiz kişilerin işini kendinden kıyas tutma, gerçi yazıda (aslan manasına gelen) şîr, (süt manasına gelen) şîre benzer.
  • Bütün âlem bu sebepten yol azıttılar. Tanrı Abdallarından az kişi agâh oldu.
  • Peygamberlerle beraberlik iddia ettiler (biz de onlar gibiyiz dediler); Velîleri de kendileri gibi sandılar. 265
  • Dediler ki: “İşte biz de insanız, onlar da insan. Bizde uyumaya ve yemeğe bağlıyız, onlar da.
  • “Onlar körlüklerinden aralarında uçsuz bucaksız bir fark olduğunu bilmediler.
  • Her iki çeşit arı, bir yerden yedi. Fakat bundan zehir hâsıl oldu, ondan bal.
  • Her iki çeşit geyik otladı, su içti. Birinden fışkı zuhur etti, öbüründen halis misk.
  • Her iki kamış da bir sulaktan su içti. Biri bomboş öbürü şekerle dopdolu. 270
  • Böyle yüzbinlerce birbirine benzer şeyler var, aralarında bulunan yetmiş yıllık farkı sen gör!
  • Bu, yer; ondan pislik çıkar... o, yer; kâmilen Tanrı nuru olur.
  • Bu, yer; ondan tamamı ile hasislik ve haset zuhur eder... o, yer; ondan tamamı ile Tek Tanrı’nın nuru husule gelir.
  • Bu temiz yerdir, o çorak ve pis yer. Bu temiz melektir o şeytan ve canavar!
  • Her iki suretin birbirine benzemesi caizdir, acı su da, tatlı su da berraktır. 275
  • Zevk sahibinden başka kim anlayabilir? Onu bul! Tatlı su ile acı suyun farkını işte o anlar.
  • (Zevk sahibi olmayan) sihri, mucizeyle mukayese ederek her ikisinin de esası hiledir sanır.
  • Mûsâ ile savaşan sihirbazlar, inatlarından ellerine onun asâsı gibi asâ aldılar.
  • Bu asâ ile o asâ arasında çok fark var, bu işle o işin arasında pek büyük bir yol var.
  • Bu işin ardında Tanrı lâneti var, o işe karşılık da vade vefa olarak Tanrı rahmeti var. 280
  • Kâfirler inatlaşmada maymun tabiatlıdırlar. Tabiat, içte, gönülde bir afettir.
  • İnsan ne yaparsa maymunda yapar; maymun her zaman insandan gördüğünü yapıp durur.
  • O, “Bende onun gibi yaptım” sanır. O inatçı mahlûk aradaki farkı nereden bilecek?
  • Bu emirden dolayı yapar, o, inat ve savaş için. İnatçı kişilerin başlarına toprak saç!
  • O münafık; muvafıkla beraber, inat ve taklide uyup namaza durur; niyaz ve tazarru için değil. 285
  • Müminler; namazda, oruçta, hacda, zekâtta münafıkla kazanıp kaybetmektedirler.
  • Müminler için nihayet kazanç vardır, münafığa da ahirette mat olma.
  • İkisi de bir oyun başındaysa da birbirlerine nispetle aralarında ne kadar fark var; biri Merv’li öbürü Rey’li!
  • Her biri, kendi makamına gider, her biri kendi adına uygun olarak yürür.
  • Onu mümin diye çağırırlar, ruhu hoşlanır. Münafık derlerse sertleşir, ateş kesilir. 290
  • Onun adı, zatı yüzünden sevgilidir. Bunun adının sevilmemesi, afetleri yüzünden, nifakla sıfatlanmış olan zatından dolayıdır.
  • Mim, vav, mim ve nun harflerinde bir yücelik yoktur. Mümin sözü ancak tarif içindir.
  • Ona münafık dersen... o aşağılık ad, içini akrep gibi dağlar.
  • Bu ad, cehennemden ayrılmış ve kopmuş değilse niçin cehennem tadı var?
  • O kötü adın çirkinliği harften değildir. O deniz suyunun acılığı “kab” dan değildir. 295
  • Harf kaptır, ondaki mana su gibidir. Mana denizi de “Ümm-ül-Kitap” yanında bulunan, kendisinde olan zattır.
  • Dünyada acı ve tatlı deniz var. Aralarında bir perde var ki birbirine taşmaz karışmazlar.
  • Fakat şu var ki bu iki denizin her ikisi de bir asıldan akar. Bu ikisinden de geç, tâ onun aslına kadar yürü!
  • Kalp altınla halis altın ayarda belli olur. Kalpla halisi, mehenge vurmadıkça tahminî olarak bilemezsin.
  • Tanrı kimin ruhuna mehenk korsa ancak o kişi, yakini şüpheden ayırt edebilir. 300
  • Diri bir kişinin ağzına bir sıçrayıp girse o adam, onu dışarı çıkarıp attığı zaman rahatlaşır.
  • Binlerce lokma arasında ağzına ufacık bir çöp girdi mi, diri kişinin hissi onu duyar, sezer.