Hayır, ne dedim? O inciye karşı bu sedef, köpük değil, köpüğünün köpüğüdür.
خود چه گویم پیش آن در این صدف ** نیست الا کف کف کف کف
İşte o köpük hakkı için, o sâf deniz hakkı için bu söz bir sınama, bir lâf değil.
حق آن کف حق آن دریای صاف ** که امتحانی نیست این گفت و نه لاف
Sevgiden, vefadan, boyun büküp teslim olmadan ileri gelmiştir. Huzuruna varacağım Tanrı hakkı için.
از سر مهر و صفاء است و خضوع ** حق آن کس که بدو دارم رجوع
Bu hevesim, sence sınamadan ibaretse bu sınamamı sına.2680
گر به پیشت امتحان است این هوس ** امتحان را امتحان کن یک نفس
Sırrını saklama ki sırrım meydana çıksın. Elimden geleni; gücümün yettiğini buyur!
سر مپوشان تا پدید آید سرم ** امر کن تو هر چه بر وی قادرم
Gönlündekini benden gizleme de benim gönlümdeki de ortaya çıksın bu suretle ne yapabileceksem kabul edeyim.
دل مپوشان تا پدید آید دلم ** تا قبول آرم هر آن چه قابلم
Fakat nasıl edeyim; elimde ne çare var? Bir bak hele, canım ne işe yarar ki?
چون کنم در دست من چه چاره است ** در نگر تا جان من چه کاره است
Kadının kocasına rızık isteme yolunu göstermesi, onun da kabul etmesi
تعیین کردن زن طریق طلب روزی کدخدای خود را و قبول کردن او
Kadın dedi ki:”Bir güneş doğmuş, bütün cihan ondan aydınlanmıştır.
گفت زن یک آفتابی تافته ست ** عالمی زو روشنایی یافته ست
O Tanrı vekili, Tanrı halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.2685
نایب رحمان خلیفهی کردگار ** شهر بغداد است از وی چون بهار
O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
گر بپیوندی بدان شه شه شوی ** سوی هر ادبار تا کی میروی
İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
همنشینی مقبلان چون کیمیاست ** چون نظرشان کیمیایی خود کجاست
Ahmed’in gözü Ebubekir’e değince o bir tasdik yüzünden Sıddıyk olmuştur.”
چشم احمد بر ابو بکری زده ** او ز یک تصدیق صدیق آمده
Kocası, “Ben padişah huzuruna nasıl kabul olunurum; bir bahanesiz onun yanına nasıl giderim?
گفت من شه را پذیرا چون شوم ** بیبهانه سوی او من چون روم
Buna bir münasebet, bir vesile gerek. Hiçbir sanat aletsiz meydana gelir mi?2690
نسبتی باید مرا یا حیلتی ** هیچ پیشه راست شد بیآلتی
Mecnun gibi ki, birisinden Leylâ’nın bir parça hastalandığını duydu.
همچو آن مجنون که بشنید از یکی ** که مرض آمد به لیلی اندکی
Eyvah, dedi; bahanesiz nasıl gideyim? Gitmezsem, hatırını sormazsam ne hale gelirim?
گفت آوه بیبهانه چون روم ** ور بمانم از عیادت چون شوم
Keşke hazık bir hekîm olaydım...O vakit Leylâ’ya koşa, koşa giderdim.
لیتنی کنت طبیبا حاذقا ** کنت أمشی نحو لیلی سابقا
Tanrı, bize “Ya Muhammed, gelin de” buyurdu da bu davet, utanmamızın giderilmesine sebep oldu.
قل تعالوا گفت حق ما را بدان ** تا بود شرم اشکنی ما را نشان
Gece kuşlarının gözleri ve kabiliyetleri olsaydı gündüzün uçup gezerler, dönüp dolaşırlardı” dedi.2695
شب پران را گر نظر و آلت بدی ** روزشان جولان و خوش حالت بدی
Kadın cevap verdi: “Kerem sahibi padişah meydana girer, kendisini gösterirse aletsizlik, aletin ta kendisi, vesileden mahrum oluş, vesilenin aynı oldu.
گفت چون شاه کرم میدان رود ** عین هر بیآلتی آلت شود
Çünkü alet, vesile… dâvaya düşmektir, varlık alâmetidir. Asıl hüner aletsizliktedir, alçalmadadır."
ز آن که آلت دعوی است و هستی است ** کار در بیآلتی و پستی است
Arap “Aletsiz nasıl alışveriş edeyim de aletsizliği elde edeyim?
گفت کی بیآلتی سودا کنم ** تا نه من بیآلتی پیدا کنم
Müflisliğime de bir delil gerek ki padişah halime acısın.
پس گواهی بایدم بر مفلسی ** تا شهم رحمی کند یا مونسی
Sen, bana dedikodudan ve hileden başka bir şahit göster de o şen padişah merhamete gelsin.2700
تو گواهی غیر گفتوگو و رنگ ** وانما تا رحم آرد شاه شنگ
Çünkü sözden ve kötü hileden ibaret olan bu şahitlik o hâkimler hâkiminin yanında mecruhtur.
کاین گواهی که ز گفت و رنگ بد ** نزد آن قاضی القضاة آن جرح شد
Müflisin şahidi doğruluk olmalı ki nuru, söylemeden parıldasın (halini arzetmeden hali anlaşılan)” dedi.
صدق میخواهد گواه حال او ** تا بتابد نور او بیقال او
Arabın, orada su kıtlığı var sanarak çölleri aşıp Bağdat’a, halifeye bir testi yağmur suyu hediye götürmesi
هدیه بردن عرب سبوی آب باران از میان بادیه سوی بغداد به نزد خلیفه بر پنداشت آن که آن جا هم قحط آب است
Kadın dedi ki: “Doğruluk varlığından tamamı ile çıkıp arınarak, isteğini terk etmendir.
گفت زن صدق آن بود کز بود خویش ** پاک برخیزی تو از مجهود خویش
Testimizde yağmur suyu var. Malın, mülkün, sermayen bundan ibaret.
آب باران است ما را در سبو ** ملکت و سرمایه و اسباب تو
Bu su testisini al, git; padişahlar padişahın huzuruna var, armağan götür.2705
این سبوی آب را بردار و رو ** هدیه ساز و پیش شاهنشاه شو
De ki: Bizim bundan başka hiçbir malımız, mülkümüz yok. Çölde de bundan iyi su hiç yoktur.
گو که ما را غیر این اسباب نیست ** در مفازه هیچ به زین آب نیست
Padişahın hazinesi ağır elbiselerle doluysa da bunun gibi suyu yoktur. Bu su az bulunur.
گر خزینهش پر متاع فاخر است ** این چنین آبش نباشد نادر است
O testi nedir? Bizim mezar gibi cismimiz, içinde de bizim acı ve hislerimizin suyu var.
چیست آن کوزه تن محصور ما ** اندر او آب حواس شور ما
Ey Tanrı! “Tanrı, cennet karşılığına iman edenlerin canlarını, mallarını satın aldı” âyetindeki fazıl ve kereminden bizim bu küpümüzü, bu testimizi kabul et!
ای خداوند این خم و کوزهی مرا ** در پذیر از فضل الله اشتری
Bu beş duygudan meydana gelme beş lüleli testideki suyu her türlü murdar şeylerden, her çeşit pisliklerden temiz tut.2710
کوزهای با پنج لولهی پنج حس ** پاک دار این آب را از هر نجس
Bu suretle şu testinin denize bir menfezi olsunda testim deniz huyuyla huylansın.
تا شود زین کوزه منفذ سوی بحر ** تا بگیرد کوزهی من خوی بحر
Armağanı padişaha tertemiz götürünce onu görür, anlamak ister.
تا چو هدیه پیش سلطانش بری ** پاک بیند باشدش شه مشتری
Ondan sonra da artık testinin suyu nihayetsiz bir dereceye gelir. Testinin suyundan yüzlerce dünya dolar.
بینهایت گردد آبش بعد از آن ** پر شود از کوزهی من صد جهان
Lüleleri kapa, testiyi de küpten doldur. Tanrı” Gözlerinizi heva ve hevesten yumun” buyurdu.
لولهها بر بند و پر دارش ز خم ** گفت غضوا عن هوا ابصارکم
Arap, kimin böyle bir hediyesi var? Hakikaten bu armağan, öyle bir padişaha lâyık diye gururlanmaktaydı.2715
ریش او پر باد کاین هدیه کراست ** لایق چون او شهی این است راست
Kadın da bilmiyordu ki, orada yol üzerinde şeker gibi Dicle akıp durmakta.
زن نمیدانست کانجا بر گذر ** هست جاری دجلهی همچون شکر
Şehrin ortasından gemilerle, balık ağlarıyla dolu, deniz gibi akıp gitmekte.
در میان شهر چون دریا روان ** پر ز کشتیها و شست ماهیان
Padişahın huzuruna var da şevketi, azameti gör; altından nehirler akan bahçeler diye övülen yerlere bak!
رو بر سلطان و کار و بار بین ** حس تجری تحتها الأنهار بین
O saffet denizine nispetle bizim, anlayışlarımız bir katradan ibarettir.
این چنین حسها و ادراکات ما ** قطرهای باشد در آن نهر صفا
Arabın su testisini keçeye sarıp dikmesi ve ağzını kapatması
در نمد دوختن زن عرب سبوی آب باران را و مهر نهادن بر وی از غایت اعتقاد عرب
Arap, evet, dedi. Testinin ağzını kapa, hakikaten armağan, bize faydalı.2720
مرد گفت آری سبو را سر ببند ** هین که این هدیه ست ما را سودمند