آن عرب را کرد از فاقه خلاص ** داد بخششها و خلعتهای خاص
“Bu altın dolu testiyi ona ver. Dönerken de onu Dicle yoluyla götür.2855
کاین سبو پر زر به دست او دهید ** چون که واگردد سوی دجلهش برید
Çöl yolundan buraya gelmiş. Halbuki Dicle yolu, yurduna daha yakındır” dedi.
از ره خشک آمده ست و از سفر ** از ره آبش بود نزدیکتر
Bedevi, gemiye binip Dicle’yi görünce utancından iki büklüm olmaya, yere kapanmaya başladı.
چون به کشتی درنشست و دجله دید ** سجده میکرد از حیا و میخمید
“Bu ihsan sahibi cömert padişahın lûtfuna şaştım. Daha ziyade şaşılacak şey de şu ki, o suyu aldı.
کای عجب لطف این شه وهاب را ** وین عجبتر کو ستد آن آب را
O cömertlik denizi öyle hor ve kalp armağanı nasıl oldu da kabul etti?” diyordu.
چون پذیرفت از من آن دریای جود ** آن چنان نقد دغل را زود زود
Ey oğul! Bütün dünyayı, ağzına kadar ilimle, güzellikle dolu bir testi bil.2860
کل عالم را سبو دان ای پسر ** کاو بود از علم و خوبی تا به سر
Fakat bu ilim ve güzellik, fevkâlade dolu olduğundan derisine sığamayan kişinin (zuhuru, zatının muktazası olan ve zuhur etmemesine imkân bulunmayan Tanrı’nın ) Dicle’sinden bir katradır.
قطرهای از دجلهی خوبی اوست ** کان نمیگنجد ز پری زیر پوست
O, gizli bir defineydi. Pek dolu olduğundan yarıldı, kendisini izhar etti.Toprağı, göklerden daha parlak bir hale getirdi.
گنج مخفی بد ز پری چاک کرد ** خاک را تابان تر از افلاک کرد
Gizli bir hazineyken coştu; toprağı atlas giyen bir sultan haline soktu.
گنج مخفی بد ز پری جوش کرد ** خاک را سلطان اطلس پوش کرد
O Bedevi, Tanrı’nın Dicle’sinden bir katrayı görseydi hakikatte bir deniz olan o katranın önünde testisini atardı.
ور بدیدی شاخی از دجلهی خدا ** آن سبو را او فنا کردی فنا
Onu görenler, daima kendilerinden geçmiş bir haldedirler. Bu yokluk halinde testilerini taşlayıp kırmışlardır.2865
آن که دیدندش همیشه بیخودند ** بیخودانه بر سبو سنگی زدند
Ey himmet edip testiyi kıran! O testi, kırılmakla daha iyi yapılmış olur.
ای ز غیرت بر سبو سنگی زده ** و این سبو ز اشکست کاملتر شده
Küp kırılır ama içindeki su dökülmez. Bu kırılmada yüzlerce sağlamlık vardır.
خم شکسته آب از او ناریخته ** صد درستی زین شکست انگیخته
Küpün bütün parçaları oynamakta, hallenmektedir. Fakat Akl-ı Cüz’î, bunu imkânsız görür.
جزو جزو خم به رقص است و به حال ** عقل جزوی را نموده این محال
Bu halette ortada ne testi görünür, ne su. Bunu iyice gör, doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
نی سبو پیدا در این حالت نه آب ** خوش ببین و الله اعلم بالصواب
Mâna kapısını döversen açarlar. Fikir kanadını terket ki seni iri bir doğan haline getirsinler.2870
چون در معنی زنی بازت کنند ** پر فکرت زن که شهبازت کنند
Fikir kanadı, çamurlara bulanmıştır, ağırdır. Sen toprak yemeğe alışmışsın; onun için toprak, sana can gibi geliyor.
پر فکرت شد گل آلود و گران ** ز آن که گل خواری ترا گل شد چو نان
Ekmek et... Bunlar topraktır, bunları daha az ye de toprak gibi yeryüzünde kalma.
نان گل است و گوشت کمتر خور از این ** تا نمانی همچو گل اندر زمین
Acıkınca kızgın geçimsiz, aslı kötü bir köpek oluyorsun.
چون گرسنه میشوی سگ میشوی ** تند و بد پیوند و بد رگ میشوی
Karnın doyunca murdarlaşıyor, ayak üstünde duran ve hiçbir şeyden haberi olmayan bir duvar kesiliyorsun.
چون شدی تو سیر مرداری شدی ** بیخبر بیپا چو دیواری شدی
Şu halde sen bir zaman pis, murdar bir hale geliyor, bir zaman köpekleşiyorsun. Aslanların yolunda nasıl yürüyebilecek, nasıl koşup seğirteceksin?2875
پس دمی مردار و دیگر دم سگی ** چون کنی در راه شیران خوش تگی
Sana avlanmakta yarayan ancak köpektir. Bunu böyle bil de köpeğe daha az miktarda kemik at!
آلت اشکار خود جز سگ مدان ** کمترک انداز سگ را استخوان
Çünkü köpeğin karnı doyarsa daha ziyade serkeşleşir. Bu serkeşlikle ava istediğin gibi gider mi?
ز آن که سگ چون سیر شد سرکش شود ** کی سوی صید و شکار خوش دود
O Bedeviyi, oraya yoksulluk çekiyordu. Nihayet o kapıyı, o devleti gördü.
آن عرب را بینوایی میکشید ** تا بدان درگاه و آن دولت رسید
O penahı olmayan yoksula padişahın ihsanını hikâye etmiştik.
در حکایت گفتهایم احسان شاه ** در حق آن بینوای بیپناه
Âşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu duyulur.2880
هر چه گوید مرد عاشق بوی عشق ** از دهانش میجهد در کوی عشق
Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه
Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین
Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است
Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان
O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say.2885
گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او
Âşığın, pek de istemediği o azar, sevgilinin yüzünün hatırı için hoş görülür.
گر بگوید کژ نماید راستی ** ای کژی که راست را آراستی
Şekeri, ekmek şekline sokar, pişirirsen tadınca yine onda şeker lezzeti vardır, ekmek lezzeti bulunmaz.
از شکر گر شکل نانی میپزی ** طعم قند آید نه نان چون میمزی
Bir mümin, altından yapılmış bir put bulsa hiç onu Şamanlara bırakır mı?
ور بیابد مومنی زرین وثن ** کی هلد آن را برای هر شمن
Bırakmadıktan başka alır, ateşe atar. Onun ariyet şeklini bu suretle eritip bozar.
بلکه گیرد اندر آتش افکند ** صورت عاریتش را بشکند
Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.2890
تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن
O putun hakikati, yani altın; Tanrı’nın bir ihsanıdır. Sonradan put şekline sokulmuştur. Altın, Tanrı ihsanı olup altınlık nasıl bu ihsan için âriyet bir suretse put şekli de altın için ârızi bir surettir.
ذات زرش ذات ربانیت است ** نقش بت بر نقد زر عاریت است
Bir pire için yepyeni kilimi yakma. Sineğin verdiği baş ağrısı yüzünden gününü zayi etme.
بهر کیکی تو گلیمی را مسوز ** وز صداع هر مگس مگذار روز
Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, mânaya bak.
بت پرستی چون بمانی در صور ** صورتش بگذار و در معنی نگر
Hacca gidersen hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap.
مرد حجی همره حاجی طلب ** خواه هندو خواه ترک و یا عرب
Onun şekline rengine bakma; azmine ve maksadına bak.2895
منگر اندر نقش و اندر رنگ او ** بنگر اندر عزم و در آهنگ او
Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.
گر سیاه است او هم آهنگ تو است ** تو سپیدش خوان که هم رنگ تو است
Bu hikâye parça buçuk söylendi (araya sözler karıştı, başka hikâyeler girdi.) Âşıkların işi gibi başsız, ayaksız nakledildi.
این حکایت گفته شد زیر و زبر ** همچو فکر عاشقان بیپا و سر
Fakat hakikatte başı yoktur, ezel gibi evveline evvel bulunmaz. Sonu da yok. Ebedle eş!
سر ندارد چون ز ازل بوده ست پیش ** پا ندارد با ابد بوده ست خویش
Hattâ su gibidir; her katrası hem baştır, hem ayak… Hem de başsız, ayaksız koşup gider.
بلکه چون آب است هر قطره از آن ** هم سر است و پا و هم بیهردوان