English    Türkçe    فارسی   

1
2903-2952

  • Aklı erkek bil. Kadın da bu nefis ve tabiattır. Bu ikisi zulmete mensup ve münkirdirler; akıl ise ışıktır
  • Şimdi dinle, asıl inkâr neden meydana geldi, Şundan: küllün çeşit çeşit cüzileri vardır.
  • Bu küllün cüz’ü, cüzülerin külle nispeti gibi değildir (terkip kabul etmez); gülün cüz’ü olan gül kokusu gibi de değildir.(cüzülenmez. Bu cüz ve kül itibaridir). 2905
  • Yeşilliğin letafeti güldeki güldeki letafetin (itibari olarak) cüz’ü olduğu gibi kumrunun sesi de (yine itibari olarak) bülbül nağmesinin bir cüz’üdür.
  • Eğer bu husustaki müşkül şeyleri anlatmaya, onlara cevap vermeye koyulsam susamışlara ne vakit su vereceğim?
  • Eğer sen, burada müşkül vaziyete düştüysen sabret. Sabır, gamdan kurtulmak için anahtardır.
  • Sakın, endişelerden sakın! Fikir aslan ve yaban eşeğidir, gönüller de ormanlıklar.
  • Perhizler, ilâçların başıdır. Çünkü kaşınma, uyuzluğu arttırır. 2910
  • Perhiz, şüphe yok ki ilâcın aslıdır. Düşüncelerden perhiz et de can kuvvetini gör!
  • Sen, kulak gibi bu sözlere kabiliyet kazan da sana altından küpe takayım.
  • Küpe de ne? Altın madeni olursun Aya, Süreyya’ya kadar yükselirsin.
  • Önce şunu duy ki bu muhtelif halkın canları da “elif”ten “ya” ya kadar olan harfler gibi muhteliftir.
  • Bir yüzden baştan ayağa kadar hepsi birse de yine muhtelif harflerde birbirlerine benzerlik yoktur. 2915
  • Harfler; bir yüzden birbirlerine zıt, bir yüzden birbirleriyle bir, bir yüzden faydasız ve alaydan ibaret, bir yüzden tamamı ile faydalı ve ciddîdir.
  • Kıyamet günü her şeyin Tanrı’ya arz edileceği, Tanrı tarafından görülüp sorulacağı en büyük bir gündür. Kendisini göstermeyi süslenip bezenen kişi ister.
  • O görünüş günü; Hindû gibi yüzü kapkara olan kişiye rüsvay olmak nöbetinin gelip çattığı gündür,
  • Yüzü güneş gibi olmayan, ancak yüzünü peçe gibi örten geceyi ister.
  • Dikeninde bir gül yaprağı bile bulunmadığından baharlar onun sırlarına düşman kesilmiştir. 2920
  • Fakat bahar, baştan ayağa kadar gül ve süsen olana iki aydın gözdür.
  • Mânadan mahrum olan diken, gül bahçesiyle bir arada bulunabilmek için güz mevsimini ister güz mevsimini!
  • Çünkü güz, hem gülün öğünecek halini, hem dikenin ayıbını örter. Bu suretle sen de onun rengiyle bunun halini görmezsin.
  • Şu halde güz, dikenin hayatıdır, baharıdır. Çünkü güzün ikisi de bir görünür.
  • Ama bahçıvan, gülü güzün de görür. Bu bir kişinin görüşü yok mu? Yüzlerce cihanın görüşünden iyidir. 2925
  • Zaten Cihan o bir kişiden ibarettir. Geri kalanlar, hep onun tâbileridir, hep onun yüzünden geçinenlerdir.
  • Onun için bütün güzel çiçekler “ Müjde, müjde; işte bahar gelmekte “ deyip dururlar;
  • Çiçekler, akarsu zinciri gibi parlamak, meyveler, tomurcuklanmak için hep baharı isterler.
  • Baharda çiçek dökülünce meyve baş gösterir. Ten de harap olunca can görünür.
  • Meyve mânadır, çiçek onun sûreti. O çiçek, müjdedir, meyve de nimeti! 2930
  • Çiçek döküldü mü meyve meydana çıkar. O kayboldu mu bu fazlasıyla görünür.
  • Ekmek kırılıp yenmeyince kuvvet verir mi; salkımlar sıkılmadıkça şarap olur mu?
  • Helile, ilâçların arasında kırılıp ezilmedikçe ilâçlar, nereden sıhhati arttıracak?
  • Pîr kimdir? Pîrin sıfatları
  • Ey Hak Nuru Hüsâmeddin! Bir iki kağıdı fazla al da pîrin sıfatlarını anlatayım.
  • Gerçi vücudun nazik ve çok zayıf , fakat sensiz cihanın işi yoluna girmiyor. 2935
  • Gerçi ışık ( gibi nurlu, lâtif) ve sırça ( gibi ince ve nazik) oldun. Fakat gönül ehlinin başısın, onlara muktedasın.
  • Mademki ipin ucu senin elindedir, senin isteğine tâbidir; gönül gerdanlığının incileri de senin ihsanındır.
  • Yol bilen Pîrin ahvalini yaz; Pîri seç, onu yolun tâ kendisi bil.
  • Pîr, yaz mevsimidir; halk ise güz ayı...Halk, geceye benzer, Pîr aya...
  • Genç ve terü taze talihe Pîr adını taktım. Fakat o, Halk tarafından Pîr olmuştur, günlerin geçmesiyle değil. 2940
  • O öyle bir Pîrdir ki iptidası yoktur, ezelîdir. Öyle tek ve eşsiz inciye eş yoktur.
  • Eski şarap esasen kuvvetlidir, hele “ Min ledünn” şarabı olursa...
  • Pîri bul ki bu yolculuk, Pîrsiz pek tehlikeli, pek korkuludur, âfetlerle doludur.
  • Bildiğin ve defalarca gittiğin yolda bile kılavuz olmazsa şaşırırsın.
  • Kendine gel! Hiç görmediğin o yola yalnız gitme, sakın yol göstericiden baş çevirme! 2945
  • Ey nobran! Pîrin gölgesi olmazsa gulyabani sesi, seni sersemleştirir, yolunu şaşırtır.
  • Gulyabani, sana sana zarar verir, yolundan alıkor. Bu yolda nice senden daha dahi kişiler kaybolup gittiler.
  • Yolcuların yollarını şaşırdıklarını, kötü ruhlu İblis’in onlara neler yaptığını Kur’an’dan işit!
  • Onları ana yoldan yüz binlerce yıl uzak olan yola götürdü, felakete uğrattı, çırçıplak bıraktı.
  • Onların kemiklerine, kıllarına ( onlardan kalan eserlere) bak da ibret al; eşeğini onların yoluna sürme. 2950
  • Eşeğin başını çek, onu yola sok, doğru yolu bilen ve görenlerin yoluna sür.
  • Onu boş bırakma, yularını tut; çünkü o, yeşilliğe gitmeği sever.