Gündüz gibi şûlelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlığını yak! 3010
گر همیخواهی که بفروزی چو روز ** هستی همچون شب خود را بسوز
Varlığını o varlığı meydana getirenin varlığında bakırı kimya içinde eritir, yok eder gibi eritir, yok eder gibi erit, yok et (de altın ol)
هستیات در هست آن هستی نواز ** همچو مس در کیمیا اندر گداز
Sen, sıkı sıkıya ben’e, yapışmış ( yokluğu ve birliğe ulaşmış) sın. Bütün bozuk düzen işler, bütün bu perişanlıklar, ikilikten meydana çıkıyor.
در من و ما سخت کرده ستی دو دست ** هست این جملهی خرابی از دو هست
Ava giden aslan, kurt ve tilki
رفتن گرگ و روباه در خدمت شیر به شکار
Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler.
شیر و گرگ و روبهی بهر شکار ** رفته بودند از طلب در کوهسار
Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adamakıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı.
تا به پشت همدگر بر صیدها ** سخت بر بندند بار قیدها
Üçü de beraberce o geniş ovada birçok av elde etmek niyetindeydiler. 3015
هر سه با هم اندر آن صحرای ژرف ** صیدها گیرند بسیار و شگرف
Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu.
گر چه ز یشان شیر نر را ننگ بود ** لیک کرد اکرام و همراهی نمود
Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir. Fakat bu “Topluluk rahmettir” deyip onlara uydu.
این چنین شه را ز لشکر زحمت است ** لیک همره شد جماعت رحمت است
Böyle bir ay, yıldızlarla beraber gezmeden utanır. O, yıldızların içinde ancak onları parlatmak, onlara ihsan etmek için bulunur.
این چنین مه را ز اختر ننگهاست ** او میان اختران بهر سخاست
Reyine, tedbirine benzer isabetli bir rey, yerinde bir tedbir bulunmamakla beraber yine Peygamber’e “ Şâvirhum” emri geldi.
امر شاورهم پیمبر را رسید ** گر چه رایی نیست رایش را ندید
Terazide arpa, altınla arkadaş olmuştur. Fakat bununla arpanın da altın gibi kıymetlenmesi icabetmez. 3020
در ترازو جو رفیق زر شده ست ** نی از آن که جو چو زر گوهر شده ست
Ruh, şimdilik kalıba yoldaş olmuştur. (kalıp, ruhu korumaktır). Nitekim köpek de bir zaman için kapıyı korur.
روح قالب را کنون همره شده ست ** مدتی سگ حارس درگه شده ست
Bunlar; kudretli, şevketli aslanın maiyetinde dağa doğru gittikleri zaman
چون که رفتند این جماعت سوی کوه ** در رکاب شیر با فر و شکوه
İşleri rast geldi, bir dağ öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan avladılar.
گاو کوهی و بز و خرگوش زفت ** یافتند و کار ایشان پیش رفت
Savaşçı aslanın maiyetinde giden kişinin kebabı, gece olsun, eksik olmaz.
هر که باشد در پی شیر حراب ** کم نیاید روز و شب او را کباب
Ölmüş yaralanmış, kan içinde bulunan avlarını dağdan çeke çeke ormana getirince, 3025
چون ز که در بیشه آوردندشان ** کشته و مجروح و اندر خون کشان
Kurt ve tilki padişahlara lâyık bir adaletle av hayvanlarının paylaşılmasına tamahlandılar.
گرگ و روبه را طمع بود اندر آن ** که رود قسمت به عدل خسروان
İkisinin de tamahı, aslana aksetti, o tamahın sebebini anladı.
عکس طمع هر دوشان بر شیر زد ** شیر دانست آن طمعها را سند
Sırların aslanı ve beyi olan, kalpten geçenleri bilir.
هر که باشد شیر اسرار و امیر ** او بداند هر چه اندیشد ضمیر
Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
هین نگه دار ای دل اندیشه جو ** دل ز اندیشهی بدی در پیش او
O bilir, o anlar, eşeği sükût içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler. 3030
داند و خر را همیراند خموش ** در رخت خندد برای رویپوش
Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu.
شیر چون دانست آن وسواسشان ** وانگفت و داشت آن دم پاسشان
Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben!
لیک با خود گفت بنمایم سزا ** مر شما را ای خسیسان گدا
”Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
مر شما را بس نیامد رای من ** ظنتان این است در اعطای من
Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır.
ای عقول و رایتان از رای من ** از عطاهای جهان آرای من
Resim ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı, o kötü görünüşü veren ressamdır. 3035
نقش با نقاش چه سگالد دگر ** چون سگالش اوش بخشید و خبر
Benim hakkımda böyle hasisçe bir zanna mı düşeceksiniz? Zamanın ayıbı, arı asıl sizsiniz.
این چنین ظن خسیسانه به من ** مر شما را بود ننگان زمن
Tanrı hakkında kötü zanda bulunanlar, sizin kellenizi uçurmazsam bu işim, hatanın ta kendisidir.
ظانین بالله ظن السوء را ** گر نبرم سر بود عین خطا
Dünyayı sizin ayıbınızdan kurtarayım da bu hikâye, dünya durdukça söylenip dursun dedi.
وارهانم چرخ را از ننگتان ** تا بماند بر جهان این داستان
Aslan bu düşünceyle açıkça gülüyordu. Aslanın gülümsemelerine emin olma.
شیر با این فکر میزد خنده فاش ** بر تبسمهای شیر ایمن مباش
Dünya malı, Tanrının gülümsemeleridir. Bizi bu suret sarhoş, mağrur ve perişan etmiştir. 3040
مال دنیا شد تبسمهای حق ** کرد ما را مست و مغرور و خلق
Ey Kadri yüce kişi! Sana yoksulluk ve hastalık iyidir. Çünkü o gülümseme nihayet tuzağını kurar, seni düşürür!
فقر و رنجوری به استت ای سند ** کان تبسم دام خود را بر کند
Aslanın kurdu imtihan ederek “ Kurt, huzuruma gel, bu avları aramızda payet “ demesi
امتحان کردن شیر گرگ را و گفتن که پیش آی ای گرگ بخش کن صیدها را میان ما
Aslan “Bunları payet. Ey koca kurt, adaleti tazele!
گفت شیر ای گرگ این را بخش کن ** معدلت را نو کن ای گرگ کهن
Pay etmede benim vekilim ol da ne mahiyettesin, meydana çıksın” dedi.
نایب من باش در قسمتگری ** تا پدید آید که تو چه گوهری
Kurt “Padişahım, yaban öküzü senin payın. O büyük, sen de büyük, iri ve çeviksin.
گفت ای شه گاو وحشی بخش تست ** آن بزرگ و تو بزرگ و زفت و چست
Keçi orta boyda, orta irilikte, onun için benim. Tilki, sen de tavşanı al. Tavşan tam sana münasip” dedi. 3045
بز مرا که بز میانه ست و وسط ** روبها خرگوش بستان بیغلط
Aslan dedi ki: “Ey kurt, hele bir daha söyle, ne dedin? Ben varken sen pay istiyorsun ha!
شیر گفت ای گرگ چون گفتی بگو ** چون که من باشم تو گویی ما و تو
Kurt, ne köpek oluyor ki benim gibi misli, naziri bulunmayan bir aslanın huzurunda kendisini görüyor, varım sanıyor!
گرگ خود چه سگ بود کاو خویش دید ** پیش چون من شیر بیمثل و ندید
Kendini beğenen eşek, ileri gel!” Kurt ileri gelince bir pençe vurup onu parçaladı.
گفت پیش آ ای خری کاو خود بدید ** پیشش آمد پنجه زد او را درید
Onda akıl ve isabetli bir tedbir görmeyince cezasını verip derisini yüzdü.
چون ندیدش مغز و تدبیر رشید ** در سیاست پوستش از سر کشید
Mademki beni görmek, seni kendinden geçirmedi, huzurumda yok olmadın. Böyle cana inleyerek ölmek gerek. 3050
گفت چون دید منت از خود نبرد ** این چنین جان را بباید زار مرد
Mademki huzurumda mahvolmadı, boynunu vurmak farz oldu.
چون نبودی فانی اندر پیش من ** فضل آمد مر ترا گردن زدن
Tanrı’dan başka her şey fânidir. Mademki onun zatında fâni değilsin, varlık arama!
کل شیء هالک جز وجه او ** چون نهای در وجه او هستی مجو
Bizim hakikatimiz de yok olana “Her şey fânidir” cezası yoktur.
هر که اندر وجه ما باشد فنا ** کل شيء هالک نبود جزا
Çünkü o “İllâ” dadır, “Lâ” dan geçmiştir. “İllâ” da fâni olmaz.
ز آن که در الاست او از لا گذشت ** هر که در الاست او فانی نگشت
Kapıda dolaşan, Ben’den, biz’den dem vuran kapıdan sürülür, “lâ” makamında dolaşıp durur. 3055
هر که بر در او من و ما میزند ** رد باب است او و بر لا میتند
Birisinin, bir dostun kapısını döğdüğü zaman içeriden “ Kimsin “ sözüne “Benim “ demesi üzerine dostun “ Mademki sen, sensin, kapıyı açmıyorum. Çünkü dostlardan kimseyi tanımıyorum ki o, ben olsun” demesi
قصهی آن کس که در یاری بکوفت از درون گفت کیست گفت منم، گفت چون تو تویی در نمیگشایم هیچ کس را از یاران نمیشناسم که او من باشد
Birisi, bir dostunun kapısına gelip kapıyı çaldı. Dostu “Kapıyı çalan kim?” deyince.
آن یکی آمد در یاری بزد ** گفت یارش کیستی ای معتمد
“Benim” diye cevap verdi. Dostu “Git, şimdi zamanı değil. Böyle bir sofra, ham kişinin makamı olamaz.
گفت من، گفتش برو هنگام نیست ** بر چنین خوانی مقام خام نیست
Hamı, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir? “ dedi .
خام را جز آتش هجر و فراق ** کی پزد کی وا رهاند از نفاق
Adamcağız gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp yakıldı.
رفت آن مسکین و سالی در سفر ** در فراق دوست سوزید از شرر