English    Türkçe    فارسی   

1
325-374

  • İsa’nın devriyle, nöbet onundu. Mûsâ’nın canı oydu, onun canı Mûsâ. 325
  • Şaşı padişah, Tanrı yolunda o iki Tanrı demsâzını birbirinden ayırdı.
  • Usta, bir şaşıya “yürü, var, o şişeyi evden getir” dedi.
  • Şaşı, ”O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle” dedi.
  • Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!”
  • Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” 330
  • Çırak birini kırınca ikiside gözden kayboldu. İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.
  • Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü!
  • Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.
  • Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.
  • Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
  • Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
  • Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
  • Vezirin padişaha hile öğretmesi
  • Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
  • Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
  • Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! 340
  • Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi aksine.”
  • Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne?
  • Ne yapalım ki dünyada ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi
  • Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
  • Ondan sonra beni darağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin. 345
  • Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.
  • Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım.
  • Vezirin Hristiyanlara hilesi
  • Bu halde diyeyim ki: ben gizli Hristiyan’ım; ey sır bilen Tanrı; sen benim gönlümü bilirsin!
  • Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kastetti.
  • Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim. 350
  • Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü.
  • Dedi ki: “ Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var.
  • Ben, o pencereden halini gördüm; artık lâfını dinleyemem.”
  • Eğer İsa’nın ruhaniyeti bana imdat etmeseydi o, Yahudicesine beni parça parça ederdi.
  • İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu canıma yüz binlerce minnet bilirim. 355
  • İsa’dan canımı sakınmam, fakat onun din bilgisine iyiden iyiye vâkıfım.
  • O pak dinin cahiller arasında mahvolması, bana dokunmakta.
  • Tanrı’ya, İsa’ya şükrolsun ki biz, bu hak dine yol gösterici olduk.
  • Belimizi zünnarla bağladığımızdan beri Yahudi’den ve Yahudilikten kurtulduk.
  • Ey halk; devir, İsa’nın devridir. Onun dininin sırlarını candan dinleyin!” 360
  • Padişah, vezire, vezir ne dediyse yaptı. Halk, bu gizli ve hakikati meçhul hileden dolayı şaşırıp kaldı.
  • Onu Hıristiyanların oturdukları tarafa sürdü. Vezir de ondan sonra halkı davete başladı.
  • Hıristiyanların vezirin hilesine inanmaları
  • Yüz binlerce Hıristiyan, azar azar onun etrafına toplandı.
  • O, onlara gizlice İncil’in, zünnarın ve namazın sırrını anlatmaktaydı.
  • Görünüşte din hükümlerini anlatıyordu; fakat bu anlatış, hakikatte onları avlamak için ıslık ve tuzaktı. 365
  • Bunun için (gizli hileyi anlamak müşkül olduğundan) bazı Eshab, Peygamber’den, azgın ve hilekâr nefsin hilesini sorarlar;
  • “ Nefis, ibadetlere ve candan gelen ihlâsa gizli garezlerden ne karıştırır?” derlerdi.
  • Peygamber’den ibadetin faziletini ve sevabını arayıp sormazlar; ”Apaçık ayıp hangisidir?” diye kötü huyları sorarlardı.
  • Gülü, kerevizden fark edercesine kıldan kıla, zerreden zerreye nefis hilesini tanır, bilirlerdi.
  • Eshab’ın kılı kırk yaranları, umumiyetle o vaiz ve beyana hayran olurlardı. 370
  • Hıristiyanların vezire uymaları
  • Hıristiyanlar tamamıyla ona gönül verdiler. Zaten avamın taklidinin kuvveti ne olabilir ki?
  • Kalplerinin içine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar.
  • O ise hakikatte tek gözlü melun Deccâl’dı. Ey Tanrı, feryadımıza yetiş; sen ne güzel yardımcısın!
  • Ey Tanrı, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de yemsiz kalmış halis kuşlar gibiyiz.