Dedi ki: “ Şüphe yok, ateş topraktan daha iyidir. Ben ateşten yaratıldım Âdem kapkara topraktan.
گفت نار از خاک بیشک بهتر است ** من ز نار و او ز خاک اکدر است
Şu halde fer’i, asla nispetle mukayese edelim: O zulmettendir, biz aydın nurdan.”
پس قیاس فرع بر اصلش کنیم ** او ز ظلمت ما ز نور روشنیم
Tanrı “ Hayır, soy sop yok. Zâhitlik ve şüpheli şeylerden çekinmek, faziletin mihrabıdır.
گفت حق نی بل که لا انساب شد ** زهد و تقوی فضل را محراب شد
Bu, fâni dünyanın mirası değildir ki soy sop yüzünden onu elde edesin. Bu can mirasıdır.3400
این نه میراث جهان فانی است ** که به انسابش بیابی جانی است
Hattâ Peygamberlerin mirası. Bunun vârisi şüpheli şeylerden sakınan müminlerin canıdır.
بلکه این میراثهای انبیاست ** وارث این جانهای اتقیاست
O Ebucehl’in oğlu, açıkça müslüman oldu; şu Nuh Peygamberin oğlu yolunu yanılanlardan.
پور آن بو جهل شد مومن عیان ** پور آن نوح نبی از گمرهان
Topraktan yaratılan, ay gibi nurlandı. Ateşten yaratılan sen, yüzü kara oldun, defol!” dedi.
زادهی خاکی منور شد چو ماه ** زادهی آتش تویی رو رو سیاه
Bu kıyaslar, bu araştırmalar; bulutlu günde, yahut geceleyin kıbleyi bulmak içindir.
این قیاسات و تحری روز ابر ** یا به شب مر قبله را کرده ست حبر
Fakat güneş doğmuş, Kâbe de karşıdayken bu kıyası, bu araştırmayı bırak, arama!3405
لیک با خورشید و کعبه پیش رو ** این قیاس و این تحری را مجو
Kıyas yüzünden Kâbe’yi görmezlikten gelme, ondan yüz çevirme. Doğruyu Tanrı daha iyi bilir.
کعبه نادیده مکن رو زو متاب ** از قیاس الله أعلم بالصواب
Tanrı kuşundan bir ötüş duyunca ders beller gibi yalnız zâhirini beller, hatırında tutarsın.
چون صفیری بشنوی از مرغ حق ** ظاهرش را یاد گیری چون سبق
Sonra da kendinden kıyaslar yapar, hayalin ta kendisini hakikat sanırsın.
وانگهی از خود قیاساتی کنی ** مر خیال محض را ذاتی کنی
Abdâllerin ıstılahları vardır ki sözlerin, onlardan haberi yok.
اصطلاحاتی است مر ابدال را ** که نباشد ز آن خبر اقوال را
Sen, kuş dilini, yalnız ses bakımından öğrendin; yüzlerce kıyas ve hevesler ateşledin.3410
منطق الطیری به صوت آموختی ** صد قیاس و صد هوس افروختی
Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.
همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست
O Vahiy Kâtibi de kuşun sesini duyup kendini de o kuşla eşit sandı.
کاتب آن وحی ز آن آواز مرغ ** برده ظنی کاو بود همباز مرغ
Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de.3415
گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون
Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین
İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بیامان تو امانی خود کجاست
Hem bunu söylemekte, hem de yeryüzüne inip hükmetmek için yürekleri oynamaktaydı. “ Bizden kötülük gelir mi? Biz ne güzel kullarız!” diyorlardı.
این همیگفتند و دلشان میطپید ** بد کجا آید ز ما نعم العبید
Bunların bu gurur ve istekleri, kendilerini rahat bırakmadı: nihayet bunları kendilerini beğenmiş bir hale soktu.3420
خار خار دو فرشته هم نهشت ** تا که تخم خویش بینی را نکشت
“Ey toprağa, suya, yere, ateşe mensup insanlar, ey ruhanilerin temizliğinden haberi olmayanlar.
پس همیگفتند کای ارکانیان ** بیخبر از پاکی روحانیان
Biz şu gökyüzünün üstünde perdeler dokuyor, yeryüzüne inip şadırvanlar kuruyoruz.
ما بر این گردون تتقها میتنیم ** بر زمین آییم و شادروان زنیم
Adalet yapar, ibadet eder; her gece yine göklere uçar gideriz.
عدل توزیم و عبادت آوریم ** باز هر شب سوی گردون بر پریم
Bu suretle de şu devrin şaşılacak büyükleri olur, yeryüzüne adalet ve emniyeti yayarız” diyorlardı.
تا شویم اعجوبهی دور زمان ** تا نهیم اندر زمین امن و امان
Gökyüzü ahvalini yeryüzüne kıyas ettiler, fakat bu kıyas, doğru değil... Arada büyük bir fark var!3425
آن قیاس حال گردون بر زمین ** راست ناید فرق دارد در کمین
Halini, neşe ve sarhoşluğunu cahillerden saklamak lâzımdır
در بیان آن که حال خود و مستی خود پنهان باید داشت از جاهلان
Perde altına girmiş olan Hakîmin sözünü dinle: Şarap içtiğin yere baş koy, yat.
بشنو الفاظ حکیم پردهای ** سر همانجا نه که باده خوردهای
Meyhaneden çıkıp yol, yanılan sarhoş, çocukların maskarası ve oyuncağı olur.
چون که از میخانه مستی ضال شد ** تسخر و بازیچهی اطفال شد
Her tarafa, her yola, çamurların içine düşer, her ahmak da ona güler.
میفتد او سو به سو بر هر رهی ** در گل و میخنددش هر ابلهی
O bu haldeyken onun sarhoşluğundan, içtiği şarabın neşe ve zevkinden haberleri olmayan çocuklar peşine takılırlar.
او چنین و کودکان اندر پیاش ** بیخبر از مستی و ذوق میاش
Tanrı sarhoşundan başka bütün halk, çocuktur. Heva ve hevesinden kurtulmuş kişiden başka baliğ yoktur.3430
خلق اطفالاند جز مست خدا ** نیست بالغ جز رهیده از هوا
Tanrı “ Dünya kuru bir istek, faydasız bir oyuncaktan ibarettir, siz de çocuklarsınız.” Dedi. Tanrı doğru buyurur.
گفت دنیا لعب و لهو است و شما ** کودکید و راست فرماید خدا
Oyuncağı terk etmedikçe çocuksun. Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsiniz?
از لعب بیرون نرفتی کودکی ** بیذکات روح کی باشد ذکی
Dünyada daima istenen, peşinde koşulan, bir türlü terk edilemeyen bu şehvet; bil ki çocukların cimaı gibidir.
چون جماع طفل دان این شهوتی ** که همیرانند اینجا ای فتی
Çocuğun cimaı nedir ki? Bir Rüstem’in, bir yiğidin cimaına nispetle oyundan ibaret.
آن جماع طفل چه بود بازیی ** با جماع رستمی و غازیی
Halkın savaşı da çocukların savaşı gibidir. Tamamı ile mânasız, esassız ve hor!3435
جنگ خلقان همچو جنگ کودکان ** جمله بیمعنی و بیمغز و مهان
Hepsi sopadan kılıçlarla savaşırlar. Hepsi faydasız bir şeyle uğraşıp dururlar.
جمله با شمشیر چوبین جنگشان ** جمله در لاینفعی آهنگشان
Hepsi, bu bizim Burak’ımız Düldül yürüyüşlü atımız diye bir sopaya binmiştir.
جملهشان گشته سواره بر نیی ** کاین براق ماست یا دلدل پیی
Sırtlarında yük var, fakat bilgisizliklerinden kendilerini yüksek görüp ata binmiş, yol gidiyor sanırlar.
حاملاند و خود ز جهل افراشته ** راکب و محمول ره پنداشته
Hele dur... halk atlıları, bir gün atlarını sürerek dokuz kat gökten geçsinler de bak!
باش تا روزی که محمولان حق ** اسب تازان بگذرند از نه طبق
O gün ruh ve melek Tanrı’ya yücelir. Ruhun yücelmesinden gök titrer!3440
تعرج الروح إلیه و الملک ** من عروج الروح یهتز الفلک
Siz ise umumiyetle çocuklar gibi eteğinize binmişsiniz... Ata binmiş gibi eteğinizin ucunu tutmuşsunuz!