English    Türkçe    فارسی   

1
3659-3708

  • Ay; buluta, toprağa ve gölge der ki: “Ben de sizin gibi insanım. Ancak bana vahiy geliyor.
  • Ben de yaratılışta sizin gibi karanlıktım. Fakat vahiy güneşi, bana böyle bir nur verdi. 3660
  • Güneşlere nispetle biraz karanlığım, fakat insanların karanlıklarına nispetle nurluyum.
  • Tahammül edebilesin diye nurum zayıf. Çünkü sen parlak güneşin eri değilsin.
  • Balla sirkeden meydana gelen sirkengebin gibi ben de nurlu zulmetten meydana geldim ve bu suretle kalp hastalığına yol buldum, faydalı oldum.
  • Hasta adam hastalıktan kurtulunca sirkeyi bırak bal yiye gör.”
  • Gönül tahtı, heva ve hevesten arındı; gönülde “Er Rahmânu alel arşistevâ” sırrı zuhur etti. 3665
  • Bundan sonra Hak, gönle vasıtasız hükmeder. Çünkü gönül bu rabıtayı buldu.
  • Bu sözün de sonu yoktur. Zeyd nerede? Ona rüsvay olmak iyi değildir, diyeyim!
  • Zeyd’in hikâyesine dönüş
  • Artık Zeyd’i bulamazsın, o kaçtı; kapı yanındaki son saftan fırladı, papuçlarını bile bıraktı!
  • Sen kim oluyorsun? Zeyd bile, üstüne güneş vurmuş yıldız gibi kendisini kaybetti, bulamadı!
  • Ondan ne bir nakış bulabilirsin, ne bir nişan... Hattâ ne de saman uğrusu yoluna gidebilmek için bir saman çöpü! 3670
  • Duygularımızla sonu gelmeyen sözümüz, sultanımızın bilgi nurunda mahvoldu.
  • (Bu mazhariyete erenlerin) duygularıyla akılları iç âlemde “Ledeynâ Muhdarûn” denizinde dalgalanmakta, dalga dalga üstüne, çoşup durmaktadır.
  • Fakat gece olunca gene teklif ve icazet vakti gelir; gizlenmiş yıldızlar işlerine, güçlerine koyulurlar.
  • Tanrı akılsızların akıllarını kulaklarında halka halka küpeler olduğu halde geri verir.
  • Hepsi hamdüsena ederek ayaklarını vurur, ellerini çırpar, nazlı nazlı “Rabbimiz bizi dirilttin bize hayat verdin” derler. 3675
  • O çürümüş deriler, dökülmüş kemikler, yerden tozlar koparan atlılar kesilir;
  • Kıyamet günü, şükrederek, yahut kâfir olarak yokluktan varlığa hamle ederler.
  • Niçin başını çevirir, görmezlikten gelirsin? Önce yoklukta da böyle baş çevirmemiş miydin?
  • “Beni nerede yerimden tedirgin edecek? Deyip yoklukta da böyle ayağını diremiştin.
  • Tanrı’nın sun’u; görmüyor musun? Nasıl seni alnındaki perçemden tutup çekerek: 3680
  • Evvelce hatırı hayalinde olmayan bu çeşit hallere uğrattı.
  • O yokluk da daima Tanrı’ya kuldur. Ey dev, kulluk et. Süleyman diridir!
  • Dev, havuzlar gibi kâseler yapmakta; kudreti yok ki bu işi yapmaktan vazgeçsin, yahut emredene bir cevap versin!
  • Bir kendine bak, yok olmaktan nasıl titreyip durmaktasın? Yokluğu da aynen böyle tir tir titrer bil!
  • Dünya mansıplarını elde etsen bile yine kaybetme korkusundan canın çıkar. 3685
  • En güzel olan (Güzeller güzeli ) Tanrı’nın aşkından başka ne varsa can çekişmeden ibarettir, hattâ şeker yemek bile!
  • Can çekişme nedir? Ölüme yaklaşmak, abıhayatı elde edememek.
  • Halkın iki gözü de toprağa ve ölüme saplanmıştır. Abıhayat var mı, yok mu, bunda yüz türlü şüpheler var.
  • Sen cehdet de bu yüz şüphen de sana düşsün. Geceleyin yürü ,yol al... Uyudun mu gece gitti gider!
  • O gündüzü geceleyin ara; karanlıkları yakan o aklı, kendine kılavuz yap! 3690
  • Kötü renkli gecede çok iyilikler vardır. Abıhayat, karanlıkların eşidir, karanlıktadır.
  • Böyle yüzlerce gaflet tohumunu ekip durdukça başını uykudan kaldırabilir misiniz?
  • Ölü uyku, ölü lokmaya dost oldu; efendi uyudu, geceleyin iş gören hırsız da hazırlığa koyuldu.
  • Senin düşmanın kimlerdir? Bilmiyorsun. Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılmışların varlığına düşmandır.
  • Ateş suyun ve oğullarının düşmanıdır. Nitekim su da ateşin canına düşmandır. 3695
  • Suyun ve çocuklarının düşmanı olduğundan su da ateşi öldürür, söndürür.
  • Bütün bunlardan sonra ( şunu da bil ki) bu ateş, şehvet ateşidir, günahın suçun aslı ondadır.
  • Dış âlemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.
  • Şehvet ateşi, su ile sakin olmaz. Çünkü azap ve elem bakımından cehennem tabiatlıdır.
  • Şehvet ateşine ne çare var? Din nuru. Müminler ;nurunuz kâfirlerin ateşini söndürdü. 3700
  • Bu ateşi ne söndürür? Tanrı nuru. Bu hususta İbrahim’in nurunu kendine usta yap.
  • Ki öd ağacına benzeyen bu cismin, Nemrut gibi olan nefis ateşinden kurtulsun!
  • Şehvet ateşi yanmakla eksilip bitmez. Yanmakla güzelce eksilir, nihayet yok olur.
  • Bir ateşe odun attıkça o ateş nereden sönecek?
  • Fakat odun atmazsan söner. Çünkü bu çekinme ateşe su serper. 3705
  • Yüzüne, kalplerin haramdan çekinmesinden kızıllık süren kişinin güzel yüzü, hiç ateşten kararır mı?
  • Tanrı ondan razı olsun, Ömer zamanında şehre ateş düşmesi
  • Ömer’in zamanında bir yangın oldu. Ateş, taşları bile kuru ağaç gibi yakmaktaydı.
  • Yapıları, evleri yakmağa, hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını bile tutuşturmağa başladı.